5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4607
Okunma

“Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde Japon eğitim uzmanları, eğitim düzeyimizi incelemek üzere Türkiye’ye gelmiş. Özal’ın bürokratlarıyla birlikte onları kabul ettiği bir toplantıda Japonlar vardıkları sonucu açıklamışlar.
“Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok!”
Özal, “Nasıl olur?” diye şaşkınlığını belirtince, onlara kendi eğitim uygulamalarını anlatırlar:
“Biz Japonya’da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız. Yavrularımızı hızlı trenlere bindirir, dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdiririz. Böylece onların, ülkemizin gücüne inanmalarını sağlarız. Sonra da Hiroşima ve Nagazaki’ye götürür, onlara atom bombası atıldıktan sonra ot bile bitmeyen toprakları göstererek, “Siz çalışıp bilinçlenmezseniz, az önce gördüğünüz teknolojiyi daha da geliştirme çabası göstermezseniz ülkemiz böyle olur!” deriz.”
Bürokratlardan biri atılır:
“Ama bizim Hiroşima’mız yok ki!”
Japon uzmanın cevabı tokat gibidir:
“Sizin de Çanakkale’niz var ki, on Hiroşima eder!”(1)
İşte Köy Enstitüler’nin başarısı bundan kaynaklanıyordu. Çünkü onlar öncelikle insanımıza, değerlerimize, insanımızın gücüne inanıyorlardı. Onlar “Biz bu toprakları yoğurmuşuz, bu topraklar da bizi. Onun için en eskiden en yeniye, ne varsa yurdumuzda öz malımızdır bizim.
Halkımızın tarihi, Anadolu’nun tarihidir.”(2) demişler. Her başarılı bir üretimden sonra, ödül olarak onlara yurt gezileri yapmaları sağlanmıştır. Ülkemizin 1940’lı yıllardaki barajları, fabrikaları, kentleri gezdirilmiştir. Müzeleri inceleme fırsatları verilmiştir. Hem de notlar tutarak, bilgiler edinerek, buralarda uygulama (staj) yaparak ülkemiz değerlerini öğrenmişlerdir.
Hasanoğlan’dan başlayarak Bolu’ya kadar dağlardan, vadilerden, ovalardan yürüyerek bölgenin florasını incelemişler, bilgiler toplamışlardır. Bunlar, bu bilgilenmeler onlara çok görüldü. Ülkeyi, ülkenin kaynaklarının öğrenilmesi istenmedi, okulları kapatıldı. O dağlar, o vadiler, o ovalar boş kaldı.
Şimdi o dağlarda, o vadilerde, o ovalarda yabancılar dolaşıyor. Ülkemizin bitkisini, böceğini bulup tanıyor, meydanı boş buldukları için de ülkelerine taşıyorlar.
Japonların dediği gibi bizim eğitim sistemimizde “Milli Ruh” yok. Değer bilmiyoruz. Değerlerimizi tanımıyoruz. Ezberden öteye, boş konuşmaktan öteye başka bir şey yapmıyoruz. Ve:
“Atı alan Üsküdar’ı geçiyor!” Daha doğrusu; “Tohumları, böcekleri, Sivas Balıklarını alan sınırı geçiyor.”
Çünkü “Bizim olan, bizden olan eğitim anlayışımız” yok artık. Şundan bundan aldıklarımızla “eğitim” diye avunup duruyoruz.
Dileğim:
Halkımız, bilim adamlarımız ve eğitimcilerimiz tez uyana. Kendi buluşlarına, yaratımlarına tez elden kavuşa!
Mehmet ERBİL
04.08.2011 Perşembe
(1)Dağdeviren: Adnan Binyazar, Yurtseverliğin Ölçüsü, Cumhuriyet Pazar 31 Temmuz 2011 s.7
(2)Sabahattin Eyuboğlu: Mehmet Başaran,Özgürleşme Eylemi Köy Enstitüleri, Cumhuriyet Kitapları 6. basım, Eylül 2010 s.82
www.mehmet-erbil.tr.gg