10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
778
Okunma

Sami’nin, sıcak nefesi kulağında yalpalayarak dolaşıyordu.
Karşı koymak için direnmeye çalışırken, Sami kulağına bir şeyler fısıldadı. Kafasının içi allak bullak olmuştu. Tüm gün bir asır gibi ağır gelmişti. Her şey neden üst üste geliyordu?
Ümit’in uğrattığı hayal kırıklığı...İlk kez böyle sevmişti. İlk kez bir erkeğe bağlanmıştı. Her onunla buluşmaya gittiğinde annesine yalan söylemişti. Annesi bir anda çark etti beyninde...Yüzü sapsarı olmuş, gözlerinin feri gitmiş, ölüm için zaman sayıyor gibiydi. Annesi hastanedeydi. Ölecekti. İyi evlatlık yapamadığı için ona intizar edecek, mezarına bile gelsin istemeyecekti.
Bir de; karnında hiç suçu olmayan zavallı bir bebek. Daha dünyaya gelmeden, kara talihi onun kaderini çizmişti. Daha büyümeden "piç" damgası yemişti. Hem de kendi babasından. Annesine de kötü kadın damgası vurmuştu. Herkesle oynaşan" sokak yosması" Böyle baba olmaz olsundu. İyi de ne yapacaklar nereye gideceklerdi. Yolun sonu dedikleri bu olmalıydı...
Sami bey güçlü kollarıyla Rana’yı sıkıca kavramış sarsıyordu.
-Rica ederim kendine gel !
Neler oluyordu burası da neresiydi. Bu başında duran adam da kimdi ? Göz çukurları yağmur gölüne dönmüş, acı ve ızdırabın en cefalısını çekiyordu. Hâlâ nerede olduğuna anlam veremeden bakıyordu. En son başı dönmüş, midesine kraplar girmiş, Sami beyin kolları arasındaydı. Aman Allah’ım yoksa ...!
Yoksa, korktuğu başınamı gelmişti ? Yoksa her şey olup bitmişmiydi ? Kuruyan boğazınndan cümleler çıkmamak için direniyor, göz yaşları acı bir fırtına gibi iliklerinden çıldırasıya akıyordu. Artık, tüm benliğinde tarifi mümkün olmayan hançer yaraları peydah olmuştu.
-Rica ederim ne oluyorsun ? Bir sakinleş ! Kendine gel ! Okkalı bir tokat ile Rana’nın gözünde şimşekler çaktırdı. Neler oluyordu ? Sakinleşmek yerine daha da ağlıyordu. Sami bey ne yapacağını bilmez .
-Bir sus be kadın ! Bir sakinleş ! Kafayımı yedin sen ? Karnında ki çocuğu düşün bari !
Karnımdaki çocuğu nereden biliyordu ? Kimden duymuştu? Oysa Rana kimseye söylememişti. Allah’ım neler oluyor, kabusmu görüyorum ? Yoksa aklımımı yitirdim ?
-Biraz sakinleşir misin Rana ? Seninle konuşacaklarım var. Bir bardak suyu Rana’ya verdi. Rana, yaşadıklarının bir kabus olduğuna kanaat getirmek istiyor, uyanır uyanmaz üzerinden ağır bir yük atacağını biliyordu. Ama tavandan sarkan avizenin ışıkları ona bunun kabus değil tam tersi, gerçek olduğunu anlatıyordu. İyi de neler olmuştu ? Koltukta neden yatıyordu. “ Allah’ım ! Yoksa ! Yoksa !
Olamaz !
Yoksa bebeğinimi kaybetmişti. Elini karnına götürmüş, içinden bir şeylerin koptuğunu hissetmişti. Sami beyden kurtulmaya çalışırken, demek yere düştü, düşme sonucu bebeğini kaybetti. İflah olmaz bir azap ile karşı karşıyaydı. Yoksa Sami bey nereden bilecekti hamile olup olmadığını ?
-Daha iyisin değil mi ?
-Bebeğim, öldümü ?
-Hayır, ne münasebet. Kendine gel ve sakinleş.
-Daha iyiyim . Kalkmam lazım. Hastaneye gitmeliyim. Annem, annem beni bekliyor. Hastanede ameliyat olacak. Olacak ama…
-Bak Rana seninle konuşmalıyız. Bu hem senin yararına, hem de bebeğinin bir de ...
Bir de ne? Daha hiç tanımadığı biri kendisiyle ne konuşabilirdi.
-Bak Rana. Seninle açık acık konuşacağım. Şimdi sözümü kesmeden beni dinle tamammı?
Rana başıyla “peki “ der gibi onay verdi.
Masanın üzerindeki sigara paketinden bir sigara alıp yaktı. Sonra Rana’nın karşısındaki koltuğa oturdu. Derin derin nefes alıp verdikten sonra:
-Bak Rana biliyorsun ki birbirimizi hiç tanımıyoruz. Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bugün tesadüfen, senin erkek arkadaşınla olan konuşmalarına şahit oldum. Aldatılmak çok kırıcı bir durum. Bunu anlayabiliyorum. Üstelik, karnında bir çocukla ortada kalmak daha vahim bir sonuç. Bir de annen var. Ameliyat olmak için senin götüreceğin parayı bekliyor. Ama senin elinde verecek hiç paran yok ! Doğrumu?
Ağlıyordum sadece ağlıyor... Hiçbir şey yapamamak ! Elinin kolunun bağlı kalması…!
-Şimdi ağlamayı bırak. Beni dinle sadece. Annen için gerekli ne varsa ben üstleniyorum. Hiç itiraz etme. Sana dediğim gibi sözümü kesme !
Beni öyle, dergilerde gördüğün züppe, şımarıklarla bir tutma. O gördüğün şeylere hiç ama hiç inanma. Hepsi birer reklam. Yok çapkınmış. Yok her gece bir başkasıylaymış. Bunların hepsi birer senaryo !
Rana ne demek istediğine anlam veremiyordu. Sami devam etti.
-Ben zengin olabilirim, ama kendimi kaybedecek, bir kızın zor anından faydalanacak biri değilim . Ayrıca sana da elimi sürmedim bu konuda temin verebilirim. Çünkü ben kadınlara karşı hiçbir şey hissetmiyorum.
Başını önüne eğen Sami bey, sigaranın sonunu izmarite kadar içti ve kül tablasında ezdi.
-Biliyorum sana bu söylediklerim normal gelmiyor ama durum böyle. Yani ben hiçbir kadına ilgi duymuyorum. Ha yanlış anlama erkeklere de duymuyorum. Küçükken başıma gelen talihsiz bir olaydan dolayı kimseye hissi bir şey duymuyorum !
Acaba ne olmuştu küçükken? Rana açıklayıp, açıklamayacağını merak ediyordu ?
Sami, Rana’nın ondan bir açıklama bekliyor olmasını anladı...
-Şimdi değil sonra anlatırım . Gelelim esas konuya. Bu konuyla ilgili ne ailemin ne arkadaşlarımın haberi yok. Ailem her normal anne- baba gibi benim evlenmemi ve torunlarını kucaklarına almayı istiyorlar. Evlenmek tamam olabilir ama çocuk sahibi olur muyum olmaz mıyım bilmiyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Kötü bir tecrübe yaşadım. Çok sevmek istedim ama hiçbir kadına dokunamadım. Şimdi senin hamile oluşun, sevgilinin seni terk edişi, beni böyle bir düşünceye sevk etti. Benimle evlenmeni istiyorum. Hem adını temizlersin. Hem çocuğun babasız doğmaz. Hemde benim ailemin istediği olmuş olur. Ne dersin ?
Rana şaşkındı. Ne cevap vereceğini bilmiyordu. Sami:
-Tamam oldu bu iş. Yarın nikah işlemlerine başlayalım. Sonra istediğin yerden istediğin evi alıp senin üzerine yaparım. İçini istediğin gibi dayayıp döşe. Ama önce kalk bir elini yüzünü yıkayalım.Kendine gel. Anne seni böyle görmek istemez değil mi ?
VE...
sondan bir önceki bölüm...