16
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
5672
Okunma

Fakir ve yaşlı bir oduncuydu, geçimini ormandan topladığı kuru ağaç dallarını kasaba da satarak sağlardı.
Günlerden bir gün o yaşlı oduncu yine ormana odun toplamaya gider. Tam odunları toplayıp iple sırtına denk yapıp da yola çıkacaktı ki, büyük bir ağaç kütüğünün önünde kocaman ve uzunca bir yılan çıkar karşısına.
Yaşlı oduncu bir an öylece donup kalır, saniyeler sonra yılan dile gelip yaşlı oduncuya seslenir...!
"Ey insan oğlu gel seninle bir anlaşma yapalım, sen her gün, sabah saatlerinde bana bir bakraç süt getir şu görmüş olduğun büyük ağaç kütüğünün kovuğuna koy, ben sütü içtikten sonra sana bir altın vereyim" der ve köylü sevinçle kabul eder. Yılan ağaç kovuğuna, köylü ise yoluna devam eder.
Ormandaki yılan ile yaşlı oduncunun anlaşması böylece sürüp gider... Günlerden bir gün yaşlı oduncu ağır bir hastalığa yakalanır ve hemen onüç-ondört yaşlarındaki oğlunu yanına çağırır ve derki; "Bak oğlum görüyorsun ben hastayım, iyileşinceye kadar ormandaki o yılana sütü sen götüreceksin"
Yaşlı oduncunun oğlu içinden istemiyerek de olsa, babasının bu dediklerini kabul eder ve "Peki baba ormandaki o yılana sütü sen iyileşinceye kadar ben götüreceğin ve dediğin gibi yılan sütü içer içmez verdiği altını alıp sana getireceğim... Bu böylece sürer gider ama çocuk gün geçtikçe bu süt götürüp altın getirme işinden açıkcası bıkar ve bir gün aklına kurnazca bir fikir gelir... Kendi kendine der ki " ya kardeşim ne uğraşıp duruyorum, yarın yanıma bir hançer alayım ve yılan sütü içerken boynunu vurayım ve ağacın kovuğundaki bütün altınları alayım"
Ertesi gün çocuk sütü alır ve ormana yola koyulur. Tam o büyük ağacın kovuğuna gelince durur eğilir ve sütü oraya koyar ve ağacın kenarında bekler... Yılan gelip sütü içmeye başlar, tam o sırada çocuk ani bir hareketle yılana hançerle hamle yapar fakat yılanın bunu fark edip de geri çekilmesiyle ancak kuyruğuna isabet ettirir hançeri... Yılanın kuyruğu kopar ve yılan o acıyla çocuğu sokar ve oracıkta ölür çocukcağız. Epey zaman sonra çocuğun eve dönmediğini gören kardeşleri gider çocuğun cesedini görürler, acı ve feryatlarla toprağa verirler.
Günler birbirini kovaladıktan sonra yaşlı oduncu iyileşir ve derki "Ormana gideyimde yine o yılanla eskisi gibi anlaşamızı sürdüreyim bari... Ne kadarda üzülsem oğlum geri gelmez artık hayat devam ediyor.... Tam ağaç kovuğuna gelir ve derki " Ey yılan kardeş gel seninle yine eskisi gibi anlaşmamızı sürdürüp yine dost olalım... Yılan ikinci ve sonkez dile gelip konuşur ve der ki... " EY İNSAN OĞLU BENDE BU KUYRUK ACISI VARKEN, SENDE DE EVLAT ACISI VARKEN BİZ ARTIK DOST OLAMAYIZ GAYRİ"
Evet saygıdeğer okuyucularım, bu öyküyü anlatmamın sebebi ne...? Şimdi gelelim asıl mevzuya... Bin yıldan beri Anadoluda Türk ve Kürt halkı kardeşçe yaşıyordu asırlar boyu, hem de en ufak bir sorun yaşanmazken... Şimdi son otuzbeş yıldır nasıl oldu da iki halk birbirine düşman edilmeye çalışılıyor...
Bu güne kadar yaklaşık otuzbeş bin şehit verdik, hem de bin yıldan beri kardeşçe yaşadığımız bu topraklarda... Peki bütün bu acılardan sonra yine eskisi gibi, hiçbirşey olmamış gibi nasıl kardeşçe yaşayacağız bu topraklarda bunu hiç mi düşünmezler...?
Sözde özerkliklerini ilan ediyorlar, bu bir kere başlı başına çok yanlış bir düşüncedir çünkü, Türk ve Kürt halkları bin yıldır iç içe yaşayıp et ve tırnak gibi olmuşlardır. Birbirlerinden kız alıp kız vermişlerdir, çoğu birbirine akrabadır... Şöyle örnek verebilirim Türkiyenin çoğu vilayetlerinde Kürt kardeşlerimiz ikamet etmektedir.
Allah korusun ileride bir bölünme olursa (ki bu asla olmayacaktır) Ege, Akdeniz, Marmara ve İç Anadoludaki kürt kardeşlerimize haydi siz kürtsünüz doğru yerinize mi diyeceksiniz? İşte bütün bunlar çok yanlış şeyler. Amaçları kürt Kardeşlerimizi bizden ayırmak ve yıllar yılı bitmeyecek Kürt-Türk kavgasını Anadoluya yaymak, işte bunlar çok sakıncalı düşüncelerdir.
Bu anlattıklarımı, çoğu Kürt kardeşlerimin onaylamadığı ortadadır... Çok iyi biliyorum ki bu etnik ayrımcılığı destekleyen bir sürü dış güçlerin varlığı gün gibi ortadadır. Bu dış güçlerin kimler olduğu herkesçe malûmdür bunun bahsine hiç girmeyeceğim... Şimdi sonuca gelirsek... Tüm Kürt halkı bunun bilincinde olsun ki Türk-Kürt kardeştir asırlardır bu böyledir, böyle kalacaktır... Eğer bu konu böyle yıllarca devam ederse öykü de anlattığım gibi, "EVLAT VE KUYRUK ACISINA DÖNER BU MEVZU" ve bir daha da düzelmez.
Bütün Şair, Yazar ve okuyucu kardeşlerimi saygıyla selamlıyorum...