15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1556
Okunma

YAZAR KİMİ YAZAR?
Ruhum ve kalemim incelecek yerde daralıp kalınlaşıyor. Sıkıyor bedenimi, bunaltıyor. İçim nasır tutmuş, hiçbir şey okşamıyor. Her şey yaralıyor.
Gönlümün hoşnut kaldığını aklım istemiyor. Gelgit’lere maruzum; çalkantılar paralıyor.
Hayatın gerçekleri sırıtırken anlıyorum; viran kaldım, itildim, ötelendim. Başaramadım. Taht kurduğum gönüllerde kötülendim, kötüledim. Yedeklendim, yemlendim.
Umutlarım hayal oldu, rüyalarda demlendim. Gerçeklerime rüyalarımda yaklaştım. Yasaklarımı orda çiğnedim.
Kâbuslarım bile uyanıklığımdan iyiydi. Bana hayal kadar yakın oldun her zaman. Rüyada konuşurduk. Rüyada öpüşürdük ve rüyada… Defalarca bana düşerdin. İşte o nedenle ben rüyaları daha fazla severdim.
Şimdi maskenin arkasını görüyorum. Duygu ve fikir yoğuruyorum. Mayam tutar, hamurum kabarır mı bilmiyorum. Değişmeye çabalıyorum.
Beni sonra anlayacaksın.
Maskesiz aynaya bakacaksın.
Kendini tanıyacaksın.
Gül’de niye diken var, bit var, hiç düşündün mü?
Ortalıkta niye bunca piç var, hiç düşündün mü?
Affedersin; unutmuşum senin düşünmediğini. Düşünsen fark ederdin anlayamadığını, göremediğini.
Sevgi için, rahim de kabir de kucaktır. Orda solar, orda donar, orda yanar duygular.
Ruhum sıkarken bedenimi, maskenle savaşıyorum. Savaşma benle daralıyorum!
Rüyadaki gibi net ol. Sen ol. Şen ol.
Bir taş atalım kuyuya, kırk akıllıya duyurmayalım.
Bir kere sarhoş olalım maskesiz ki; bir ömre bedel olsun. Bu gece sarılıp, aynı rüya için uyuyalım.
Gerçek olalım. Yalanlar denizinde yüzmeyelim.
Ben rüyalarımı senden fazla sevdim. Çünkü senden daha gerçektiler. Bana ihanet eden hayattan da fazla sevdim. Sen ise hayatı rüya gibi yaşadın, yaşamaktasın hep.
Gül bitlenince değeri yiter.
Gülün bitlenmeden beni anlamayacaksın her halde ey gül. Korkarım o zamanda geç olacak.
Her daim gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül. Gel de bu hayata sevin, basit kazançlara gül.
Senin yüzünden yazar oldum sanıyorsun. Seni de yazdığım oldu ama sen her şey değilsin. Söyleyeyim sana yazar kimi yazar seni yazmazsa?
Yüzlerce deneme, makale, öykü yazdım. Kaç tane kitap yazdım. Her konuyu cesurca işledim. Yazar arkadaşlar bile kendimi yazdığımı sandı bazen.
Evet, kendimi de seni de yazdım. Fakat çok çok nadir. Allah yazmamışsa ben yazsan ne çare?
Öyle ise ne yazdım? Kimi yazdım?
Az önce okuduğun gibi aşkı yazdım. Şefkat’i, sadakat’i, ihanet’i, ahlak’ı yazdım. Aklıma geleni yazdım. Ama aklıma geldiği gibi değil edepli yazdım.
Yazdıklarımın illa yaşanmış olması mı gerekli? Gözlemlenmiş olamaz mı? Faraziyede bulunamaz mıyım?
Mutlu bir yuvası varsa yazarın; tezat konuları işlemesi uygunsuz mu? İmkânsız mı?
Yazdığı konularda fikren ve ruhen var olmaya çabalayan yazara konuyu yaşamışlıkla itham ağır olmaz mı? Hem korksak yazar mıyız?
Öykü kahramanına bir cinayet işletse yazar ve bunu kahramanın ağzından anlatsa cinayetle mi suçlamak gerekir?
Bir zamparayı yazsa, zina yapmış mı sayılır.
Yazar bayan olsa ve hikâyenin kahramanı kadını başka erkeklerle seviştirse ne olacak?
Vay sürtük….
Örnekleri çoğaltmak mümkün elbette. Evet, sen de bu yanlışa düşüyor ve her şeyi senin için yazdığımı düşünüyorsun. Okuyabilsen kendini bulurdun zaten.
Kullanmayacaksan beynini niye taşıyorsun anlamış da değilim. Eğer bu satırları okuyacak olsan çok kırılırdın. Ben de zaten okuyor olsan yazma gereği duymazdım.
Seni kınamıyorum. Yazarlar bile bu hataya düşerken sen hayda hayda düşecektin. Yazar kendini yazmış derler diye korkmuyorum ama niye öyle algılansın.
Hele şiirde.
Kendimize koyduğumuz yasaklardan dolayı tıkandık.
Evet, sen varsın
Ben varım.
Herkes ve her şey var bende. İyi de sen benimle olsan seni niye yazayım hep? Eğer ben kendimde isem ben’i niye yazayım hep.
Ben yazmıyorum ya diğer arkadaşlarım hep kendini yazıyor. Elbette şaka ama aşk mevzu bahis olunca ibre biraz şaşabilir.
Anladın mı ey gül? Okumadın ki anlayasın.
Sana ya da seni yazmak için aptal olmalı insan.
Kendimden başkasını kastetmiyorum.