Nasıl başlardım acaba , yada nasıl başlanırdı bir insanın kendisinden kendisine bir mektup yazamaya?? Saçmalık deyip daha ilk harfini yazmadan bile kendime kendimi yasaklmam tavsiye edilirdi herhalde....Absürt karşılanacaktır tahminimce .. Ama olsun deniycem...Kendime Bir mektup yazmaya kararlıyım..
Sevgili ben nasılsın ? umarım iyisindir, beni soracak olursan bende idare ediyorum yada iyim işte yaşamaya çalışıyorum diye harfleri sıralıyacağım , sanki bilmiyorum ben nasıl olduğumu. Çok zor birşey insanın kendisine kendinden bahsetmesi kırk kat yabancıya anlatabiliyorsund’da hatta onun hakkında yorum bile yapıyor insan, ama kendine gelince tarifsiz bir kendinden kaçış yaşıyorsun!! ne tuhaf ölene kadar soluduğun ruhun emanetçisi olarak ızdırap verircesine kendine korkak olarak hayata devam demek zorundasın... Ve ben hala kendime bir şeyler yazamadım....nasıl oluyorda insanlar başkalarına sayfalar dolusu yazıyorlar ama kendine gelince susuyor ve kendine bukadar kıymetsız oluyorsun?? tuhaf dimi?? yani en azından bana öyle geliyor... Sizler peki hiç kendinize bir mektup yazmayı denediniz mi??? Eminim hayır ve ne gerek var buna deyip kafa sallayacaksınız!! haklı olabilirsiniz ..ama bir düşünün kendinize bir mektup yazacaksınız korkunç bir yüzleşme olur biliyorum...... Ama mutlaka birileri bunu deneyecektir....
Saygılar
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sanırım O dürüslüğe kimse yanaşmıyacak, oysa çok ilginc olurdu belki bir utaopya ama bir geniş zaman çerçevesinnden düşünecek olursak.. tşkler yorum için..sağlıcakla kalın
Ne kadarınız gerçek sizin, kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki kilitler altında sakladığınız gerçek duygularınızla, gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor hayatınıza, söylenmeyen neler var kuytularda, hani kendinizden bile sakladığınız, bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz içinizde...? ? ? Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri? Sevip de söyleyemediğiniz, özleyip de açıklayamadığınız ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize gömdüğünüz oluyor mu, korkaklıklar var mı, kalleşlikler var mı, yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi bekliyor...? ? ?
Göründüğünüz insan mısınız siz, yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur içinizde ya da yıkılmış bir kentin harabelerini mi taşıyorsunuz? Derununuzda neler saklıyorsunuz? Ne kadarınız gerçek sizin?
Ülkenizle ilgili düşüncelerinizi söylüyor musunuz, yoksa başınızı belaya sokmayacak kadar akıllı mısınız, gerçek düşüncelerinizi başbaşa konuşmalara mı saklıyorsunuz, açıkça konuşanları biraz aptal buluyor musunuz?
Günahlardan yapılmış hayaller var mı içinizde, günahtan korktuğunuzdan bunları saklayıp Tanrı'yı mı kandırmaya uğraşıyorsunuz? Günahları sevmiyor musunuz, seviyor musunuz yoksa...? ? ?
Uzun bir yolculuğa çıkar gibi duygularınızla düşüncelerinizi denklere sarıp da içlerinizde bir yerlere mi yerleştirdiniz, bir gün yolculuk bitince açmayı mı düşünüyorsunuz aslında yolculuğun hiç bitmeyeceğini ve denklerinizi hiç açmayacağınızı bilerek... Bir gün çıldırsanız da bütün duygularınızla düşüncelerinizi açıkça söyleseniz, neler duyacağız sizlerden, gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya, yoksa korkaklığın altında, bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi büyümüş yiğitlikler mi?
Kızgınlıklarınız yok mu sizin, öfkeleriniz, isyanlarınız? Aşklarınız yok mu? Kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz? Esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya, kendinize şaşar mısınız, hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler var diye, hangi unutulmaya çalışılmış sevgililer, dile getirilmeyen özlemler, söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler, hangi boşvermişlikler, hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde?
Ne kadarınız gerçek sizin?
Kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz kendinizden? Şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı turuncu pırıltılı külrengi bir gecede, şimşeklerle boşanan yağmur başladığında şatonuzun odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz, ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya açıyor musunuz kapıyı usulca, gördükleriniz ağlatıyor mu sizi, bu kadar gerçeği o odada saklayıp, hayatı yalandan yaşadığınızı farketmek nasıl bir sarsıntı yaratıyor? yoksa, ne gökyüzüne vuran ışıklar, ne yağmur, ne de ıssız gece, sizin kırkıncı odaya yaklaşmanızı sağlayamıyor mu, korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden, kırkıncı odanız size de mi kapalı, kendi kendinize bile mahrem misiniz?
Ne kadarınız gerçek sizin? Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir? Bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan, hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu, kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek istemiyor musunuz, bütün yalanlarınızdan uzak bir yere?
Şöyle rahatça bütün duygularınızı, bütün düşüncelerinizi söyleyebileceğiniz bir diyara, kendinizi bile yanınıza almadan.
Ah aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız kimleri saklıyorsunuz koynunuzda, yüksek sesle eleştirip de içinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler var, kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi korkaklığınızdan utandığınızın itirafını nerelerde gizliyorsunuz?
Ne kadarınız gerçek sizin? Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size? Neler var kırkıncı odada? Otuzdokuz odadan yapılmış hayatınızı, kırkıncı odanın kapısını açmamak için yalandan mı yaşıyorsunuz? Niye yapıyorsunuz bunu? Açsanıza kırkıncı odayı yağmurlu bir gecede belki... Belki de hiç açmazsınız, kapalı bir odayla yaşarsınız bütün ömrünüzü, kendinizden sıkılarak..
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.