3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1050
Okunma
Varlık kaygısı açısından insanları iki sınıfa ayırırım .Daima alacaklı olanlar ve daima
borçlu kalanlar.Birinci sınıfın temsilcisi olan alacaklılar,varlık ganimetinde, kendilerini en
fazla hak sahibi görenler ve bu büyük payın fedakarane mesayisini kendilerinden esirgemeyenlerdir.
Politikacı haciz koydurduğu iktidarın, sanatçı pohpohlayıcı
alkışların,
sermayeder devletinden sefil bir minnetin,askari ücretli işcisinden herzaman azami
verimin yılmaz alacaklısıdır. Bizler bu iki sınıftan ikincisinin taliplisi olduk .Ne olursa olsun
daha doğrusu ne olmassa olmasın dişimizden tırnağımızdan gözü açık alacaklı
olmaktansa gözü kapalı veren olmayı,özgür bir sırtlan olmaktansa, bir kovanda bal
yapmaya tutsak bir arı olmayı yeğledik. Onun içindir ki dünyaya gelişimizden itibaren bu cari açık büyüdü durdu.
Bizde bu açığı, ekmekse, bölmekle, yaraysa, sarmakla ,heyecansa, paylaşmakla bu günlere getirdik.Evet ama biz... kimiz biz?
Bizler...evladının canı için annelik iddasından vaz geçen annelriz.Bizler yarınlara
gebe istikballer için yüzlerini aynalarda unutan devletlerin borcunu ödeyen işcileriz.Bizler
savaş meydanlarında yaşama hakkını peşin ödeyen gönüllüleriz.Bizler..anadan ,babadan,
yardan, sıladan vaz geçip gönül sermayesini iklimden iklime mevsimden mevsime kıtadan
kıtaya yayan taşıyan gönül erleriyiz.
Yaşasın dünyaya insanlık borcuyla gelenler.Yaşasın insanlık borcunu ödeyipte gidenler.