3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1602
Okunma
Hey gidi koca Yunus…Her okuyuşumda tazelenir eski yara; ılık ılık , ince ince sızarsın içime. Dünyayı nefsin gözleriyle gören, hürmeti eşyaya yönelmiş; çöl toprağına basıp ummanı düşleyen bu çorak, bu basit , bu hakir beden ,yağmurlara yenik düşer .
Hanidir bir gurbet kök salıyor içimde. Tohumu ne zaman düşmüş gönlüme bilinmez. Ne zaman filizlenmiş, ne zaman boy atmış? O, akşamüstleri yok mu; gözlerim ufka daldığında, deli gibi çarpmaya başlıyor yüreğim. İşte su yeşili bir sızı burkar durur yüreğimi o an, neden ? Nedir , divane başım, seni inciten bu denli?...
Biz uzağa düştük. Dosttan çok uzağa… Yörüngesiz gezegenler gibi bir oraya bir buraya savrulur dururuz .Çevremizi saran boşluk asla içimizdekinden büyük ve karanlık değil.
İşim korku büyütmek. Semazenin huşuyla dönüşü misali, cezbeye düşmüş akrep ve yelkovan, dönüyor, dönüyor, dönüyor. Zamanı “ O”nda yokedene dek , an eriyene ve teklenene dek sürecek bu devr ile… Gün geceye dönüyor, gece güne…Yaş kemale ermeye…Nehirler kurumaya, gözler ferini kaybetmeye…İnsanlar eksile çoğala yeni çağa dönüyor…Zaman bir ip, asılıp çektiğim var gücümle. İpin ucunu bulmaktan korkarak fakat.
İnsanım. İşim unutmak . Geldiğim yeri, ilk evimi, mahallemi, çocukluk arkadaşlarımı... Yapılan iyilikleri, bedelsiz aldığım nefesi,kadrini bilmediğim gençliği …İnsanız .Unuturak yaşıyoruz. Koşulluyuz bunamaya . Yıllar geçtikçe unutacağız el açıp yemeğine şükreden o küçük çocuğu da .
İnsanım. İşim pişmanlık. Ay ortasından ikiye bölündüğünde orada olup, “ görmedim “ diyenlerden olduğum için.
glccbrn