Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Halil Manuş
Halil Manuş

NEYDİM, NE OLDUM…

Yorum

NEYDİM, NE OLDUM…

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2342

Okunma

NEYDİM, NE OLDUM…


“Düşünüyorum, öyleyse varım” demiş Descartes.
Fıtrat… Ya da hilkat veya cibiliyet. Yani yaratılış.
İşte; bütün mesele burada, bu tek kelimede.
Madem bu tek kelimede bütün mesele; o zaman iki elimizi şakaklarımıza koyup düşünmemiz gerekmez mi?
-Neydim?
-Ne oldum?
-Ne olacağım?
Var olduğumuzu dahi düşünmekle idrak edebiliriz ancak.

Düşünmeye şu kısacık hikaye ile başlayalım ister misiniz?

Padişah, vezire sorar:
-Vezir! Der; eğitim mi önemli, cibiliyet mi?
Vezir düşünmeden cevap verir:
-Cibiliyet padişahım.
Padişah bunun üzerine memleketin her yerine tellallar çağırtır.
-Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan eğiticisine yüz kese altın...
En iyi hayvan eğiticisi padişahın huzuruna çıkarılır.
Padişah, hayvan eğiticisine sorar:
-Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretebilirsin?
-Altı ayda öğretirim padişahım.
Altı ay dolar, huzura alınır.
Padişah:
-Öğrettin mi?
-Öğrettim padişahım.
Saray erkânı toplanır; kedi elinde tepsi, servis yapmaya başlar. Tam vezirin önüne gelir; padişah yine vezire sorar:
-Vezir! Der; eğitim mi önemlidir, cibiliyet mi?
Vezir padişahın sorusuna cevap vermeden önce cebinde hazır tuttuğu fareyi yere bırakır. Kedi tepsiyi attığı gibi farenin peşinde koşmaya başlar. Tabi altı aylık eğitimde boşa gider.
Vezir cevap verir:

-Cibiliyet Padişahım.

Canlı cansız tüm varlıklar, yaratanın programladığı özellikte dünyaya gelirler. Bu özelliklerinden yola çıkılarak değişik araştırmalar yapılır; araştırma neticesinden sonra belli kurallar tespit edilir. Bu kurallar ilim yoluna ışık tutan, yön veren kanunlar olur zamanla. Elma yaratıldı yaratılalı daldan aşağı düşer. Fakat bu düşüşe dikkatli bakan yerçekimi diye bir özelliğin olduğunu görür. Çalışmasına Yer çekimi kanunu adını koyar. Bir başkası; hepimizin defalarca yaptığımız hamam sefasını yaparken, suyun üzerinde kalan hamam tasını görür, daha dikkatli baktığında suyun kaldırma kuvvetinin olduğunu fark eder. O da suyun kaldırma kuvveti ile ilgili kanun adını koyar. Yaratılıştan beri var olan bu ve benzeri tüm örneklerde görüleceği üzere bir program dâhilinde kâinat yaratılmış, kurulu saat gibi tıkır tıkır hatasız bir şekilde günümüze kadar gelmiş ve hatta kıyamete kadar da devam edecektir. Bizlere düşen; örneklerde görüldüğü gibi, araştırmak, var olan kuralı bulmaya çalışmak ve o var olan kurala bizden bir isim vermek.

Araştırma yapıyorum diye fıtratına aykırı hareketler, davranışlar yaptırılmamalıdır. Bilim çağı dediğimiz şu yüzyılda ürünlerin DNA sı ile oynanmakta, ürün artırımı için GDO lu yani ‘Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’ üretilmektedir.

Düşüncelerimizi şu kıssadan alacağımız hisse ile olgunlaştıralım mı ne dersiniz?


“Bir çocuk güve kozalarını topluyor ve bahar gelince, güvelerin kozalardan nasıl çıktıklarını hayretle ve ilgi ile seyrediyordu. Fakat güvelerin kozadan çıkarken sarf ettikleri gayret, çırpınma karşısında da içinde bir acıma hissi gelişiyordu. Babası bir gün, bu böceklerin bir tanesinin kozadan çıkmasını güçleştiren ipeği makasla kesti. Fakat sonuç şaşırtıcı idi; çok geçmeden böcek öldü. Baba bu olay üzerine oğluna şu hayat dersini verdi:

- Oğlum, bu böcek kozasından dışarı çıkarken sarf ettiği gayret neticesinde, vücudundaki zehri dışarı verir. Eğer o zehir dışarı verilemezse böcek ölür. Aynı zamanda da bu çırpınışlar sayesinde ileride kendisi için çok gerekli olan kasları güçlenir. İnsanlar da, daha güçlü, daha dayanaklı ve daha iradeli olmak ve böylece istediklerini yapabilmek için önlerine çıkan zorluklarla mücadele ederek olgunlaşır, gelişir ve güçlenirler. Eğer insanlar, arzularına kolayca ulaşırlarsa karakterleri zayıflar, adeta, içlerinde bir şeyin ölmüş olduğunu hissederler.”


Hikaye ve kıssa aslında her şeyi açıklıyor açıklamasına da; biz birde son söz olarak Atatürk’e kulak verelim.

"Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını itiyat haline getiren milletler; önce haysiyetlerini, sonra istikballerini daha sonra da hürriyetlerini kaybetmeye mahkûmdurlar." M. Kemal Atatürk

Haydi şimdi tekrar soralım ve tereddütsüz cevap verelim.
-Neydim?
-Ne oldum?
-Ne olacağım?

HALİL MANUŞ

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Neydim, ne oldum… Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Neydim, ne oldum… yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
NEYDİM, NE OLDUM… yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
-IspartaGülü-
-IspartaGülü-, @-ispartagulu-
28.5.2011 16:51:37
gerçektende haklısınız...insan ne oldum demeyecek.tebrikler güzel yazınızı 2 kere okudum kutlarım efendim..gül diyarından selam lar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL