Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Fulya CODAL
Fulya CODAL

Mavi Kırılmalar

Yorum

Mavi Kırılmalar

9

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1474

Okunma

Mavi Kırılmalar

Mavi Kırılmalar









Merhaba Kadim Dost’um...

Biraz mırıldanmaya geldim...








Bugüne kadar sana verdiğim bütün sözleri tuttum. Geçen sefer yine yazacağımı söylemiştim. Bundan sebep yine buradayım. Kendimi ne kadar uzağa gidersem gideyim sonunda yine senin yurdunda buluyorum. Bir nevi ’derdistan’ diyebiliriz senin coğrafyanın bu eşsiz dinginlikteki kutsal topraklarına.




Bugünlerde aklım bir hayli tuhaf çalışıyor. Köşe kapmaca ve gölge oyunlarına takıldım kaldım. Hani şu bazen iki kişi, bazen bir kaç kişi oynanan biraz stratejik biraz da eğlenceli; savunma sanatı dediğimiz türden olan oyunlar... Oyundaki kurallar, hileler, kurnazlıklar, mızıkçılıklar… Mesela senin kaptığın köşelere benim hiç yanaşamamam. Benim köşelerime senin hiç uğramaman. Hangimiz ebe, hangimiz kaçan ve oyunda başka kimler var köşelerimizi kapan! Bizim köşelerimizi, bizim sınırlarımızı zorlayan. Oysa bu arenada yalnız ikimiz varız sanıyordum. Bir yerde bu oyunun yalnızca çocukluktan kalma bir alışkanlık olmadığını duymuştum. Hatta büyüyünce daha çetrefilli bir hal alıyormuş. İşin içine riyalar, kinler, öfkeler, gururlar, aldanışlar girince köşe kapmaca da boyut değiştirmeye başlıyormuş. Gölge oyununda durum biraz daha farklıymış. Kuklalar üzerinden prim yapanlara, hisse vermek yetmezmiş gibi ahmakça bir yanlışa düşmüşlük düşüyormuş, hatta kaçıyormuş içimize.




Geçen gün rüyamda gördüm seni. Belki de bundan sonra yalnızca rüyamda görebileceğim kim bilir. Öyle güzel bir rüyaydı ki, gerçek olması için dua ettim. Ama sıçrayarak yüzüme yapışmış o sırıtkan tebessümle uyandığımda gün ağarmıştı. Yine de yüzümde bahar sevinci yaratmaya yetti bu rüya. O kadar mutlu oldum ki! Sevindim demiyorum bak, mutluluk diyorum! Seninle daha evvel sevincin mutluluğa kıyasla, güneşin yanında sönük bir gaz lambası gibi kaldığını konuşmuştuk. ’Bir insan her şeye sevinebilir, neşelenebilir ama herkes onu mutlu edemez’ demiştin sende…




Bugün kuşların cıvıltılarıyla uyandım. Geceleri sesi soluğu çıkmayan kuşlar, sabah olduğunda aydınlığa hasret mahkumlar gibi hortlayıveriyor sanki. Bunca kuş sesi arasında kendi sesimden korktum. Sonra sabahın o erken saatinde, bir karınca yuvası gördüm, görmeliydin! Sanki çaydanlıkta dibini bulmuş çay posasını dökmüşler gibi görünüyordu. Kımıl kımıl bir yumak. Kördüğüm olmuş gibi iç içe geçmiş karınca topluluğu. Ama tek sıra halinde bir yürüyüşleri vardı ki, anlatamam.




Aklıma görünen ve görünmeyen gerçekler geldi onları izlerken. Hayatta öğrendiğim yegane doğru buydu belki de. Hiç birşey göründüğü gibi değildi. Karıncalar çay posası değildi, çay posası da karınca sürüsü değildi. Uzaktan her şey insana başka görünüyor olabilirdi. Bakmak ve görmek dedikleri bile bazen yeterli gelmiyordu anlayabilmek için. Kavramak, idrak etmek, geniş açılı bakmak, esnek olmak ama en çok da inanmak gerekiyordu bazı şeylerin doğruluğuna, yoluna, yönüne, hayata karşı duruşuna… İnanmak ne büyük yük, ne zor bir itham, ne büyük meziyet! Bunu bir sen anlamadın! Bu mide kramplarım kahve ve sigaradan değildi. Kalp ağrılı, sancı kıvamlı gecelerden kalmaydı. Korkularım yalnızca gelecek için değildi, kırılmaktan ve kırmaktan da korkuyordum birilerini. Yanlış anlaşılmaktan aklımın çıktığı gibi… İstiyordum ki çok sev beni. Bekler gibi... Yargılamadan sev, ilk kez sever gibi... Baktığında dokunur gibi, dokunurken titrer gibi… Şöyle ağız dolusu haykırırken, tıka basa sev beni.. Tıka basa sev istiyordum, taşar gibi...




Sevgili dostum, biliyor musun son zamanlarda gerçeklerden gitgide uzaklaştım. Varolan duygularımı şiddetle reddeder oldum. Olan ve olmayan mantıklı veya tutarsız her davranışımdan soyutlanmış gibiyim.. Kızgın bir çölde bir su birikintisi bulma ümidim tükenmiş olduğundan arkama bakmadan hızla koşuyorum; güneşin bağrına, güneşin ciğerine, güneşin en dibine, yanacağımı bile bile bu arzumun telaşını anlamış değilim. Ama kaçışım sürüyor o yöne.




Bazen paldır küldür darmadağın bir caddenin çıkmaz sokağında buluyorum ikimizi. Azap gibi birşey bu apansız biten muhabbetimiz. Hırsız gibi, suçlu gibi hep içimde yaşayan bir pişmanlıkla yüzleşiyorum. Kemire kemire, dirhem dirhem azaltan birşey var seni ve beni. Sürekli sorgucu gibi kendimi tenhalara çekip sualler soruyorum. Diyorum bazen de, belki de hiç başlamamalıydı. Başladıysa böyle bitmemeliydi. Bittiyse böyle ağlamamalıydı içimdeki kız çocuğu. O kız çocuğunun neden gözleri hep puslu bakıyor diye kendime bazen lanetler okuyorum. ’Ne hakkın vardı onu üzmeye’ diyorum. Belki de müstahak diyorum bana bu ızdıraplar. Bir kere daha demiştim yine diyorum. Belki de hak ettiğim tam da buydu....





En sonra çok sevgili kadim dost’um; bilmem anlar mısın beni ama mavi kırılmalar oluyor içimde. Masmavi kırılmalar… Hani suya bir şeyin gölgesi düşmüş gibi, biraz da ağlamaklı olup üzüntüden, kırılmışlığın verdiği o alaturka nidalar gibi. Yani demem o ki, biraz kırgın, biraz mavi hatta malum türküdeki gibi çok asi! Ama en çok hüzünden kalma, rutubet hali. Senin yüzünden hüzünkolik oldum hepten. Mavi demişken, geçen gün sana haksızlık ettim, affet. Renkleri sevmezsin yazmıştım. Oysa severdin… Ne çok severdin hem de kırmızıyı. Baktığım her yerde kırmızılı telaşların uçuşurdu. En çok kırmızıyı saklardın aklında... Kırmızılı sevdaları, kırmızıya çalmış mısraları….




‘’Kırmızı. Sana sadece kırmızı demeliyim. Ben başaramıyorum kırmızı. Hatırlamak dışında bir mucizem yok. Bir şeye inandım. Bir şeye ve sadece bir kere ağlayarak dans ettim. Oysa hayata bağlanmak için ayağa kalkmıştım. " {Umay Umay}





Belki yine gelirim, selamdan sabahtan yoksun kalmayalım diye çabalayabilirim. Ama tek taraflı bu duvar sohbetlerime sen olmadan daha ne kadar dayanabilirim bilemiyorum can’ım dost’um. Ve sen beni dinlemeye daha ne kadar katlanabilirsin, daha ne kadar suskun kalabilirsin bu geveze harflerime… Umarım uzun sürmez. Zira seni çok seviyor ve özlüyorum..



Eyvallah kadim dost’um…






fulya-mayıs2011





Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Mavi kırılmalar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Mavi kırılmalar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Mavi Kırılmalar yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Oktay Coşar
Oktay Coşar, @oktay-cosar
27.6.2011 12:08:59
Çıkmaz sokakların, alengirli düş girdaplarında kaybolmaması dileğimle.
Elbet çıkmaz sokakların da bir anlamı vardır, öykülerimizdeki dar sokaklarda...
hayatbuysa ben yokum
hayatbuysa ben yokum, @hayatbuysabenyokum
25.5.2011 18:16:27
ne güzel bir dertleşme..
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
25.5.2011 17:49:43
10 puan verdi
mırıldanmalarımın salıncağına takıverirken sana özlemimi

en uçlarda kalıyor ruhumun başköşesinde dinlenen nefesim...

biliyor musun azaldığımız yerde çoğalacak belki de içimizdeki biz...

harikasın tebessüm...

tebrikler...
HakkınSesi
HakkınSesi, @hakkinsesi
25.5.2011 16:31:40






Bir siyah örtü altında mırıldanmalarını saklayan genç bir kadın...

Dertlerin huysuz püsküllerini kapıp geliyor yine harf harf.

Antiseptik uyguluyor, dezenfektan ile karşılaştırılmamalı...

Çünkü yaşıyor hala...

Çayın posasını sıkıp, gargara yapar gibi...

Yağlı bir süt akıtıyor kalemi...Mai kırılmalarda...

Fazla söze gerek mi var?



Eyvallah akrebim:))
Jale Keskin (Karadurmuş)
Jale Keskin (Karadurmuş), @jale-keskin-karadurmus
25.5.2011 16:15:16
10 puan verdi
Biraz mırıldanmaya geldim...Birazı böyle ise sonrası nasıldır acaba. Değiyor böylesi kalemleri okumaya... Tebriklerimle ++++++++++
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU, @ibrahimerzurumlu
25.5.2011 16:10:16
10 puan verdi
Bugün defterde okuduğum en güzel yazılardandı...tebriklerimle +10 puan
O qué
O qué, @o-qu
25.5.2011 13:58:58
Normal şartlarda böyle bir yazıya suskun kalınmamalı:)
Ama suskunluğu huy edinmişler var kiii
Çok güzel bir yazı okudum, tebrikler!
Sevgiler..
BANU ULUDAĞ
BANU ULUDAĞ, @banuuludag
25.5.2011 13:41:42
10 puan verdi
Fulya'm sen yaz biz okuyalım, hayran kalalım kalemine

Tebriklerimle canım
asran
asran, @asran
25.5.2011 13:34:52

Mırıldanmaların daim olsun. Nasıl başarıyorsun bunu. Kelimeleri cümlelere dönüştürürken nasıl bir güzergah bulup okurun yüreğine yürüyorsun bir gölge gibi. Korkutucu aslında ama biraz muzip biraz meraklı bir tutkuyla yine yine geliyor senin okurun başına ne geleceğini tahmin edemese de.

Tebrik ediyorum, sevgiyle kal...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL