24
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2292
Okunma

Asılı kaldı ruhum bir uçurumun kenarında. Bıraksam kendimi yâ/a/ra düşeceğim. Düşüp dağılacağım. Can kırıklıklarım saracak dört bir yanımı. Kanayacak ruhumun en hazin yerleri. Yer çekimi kendine doğru çekiyor son sürat beni. Yâ/a/rın dibinde sen varsın. Bırakayım istiyorum ruhuma inat kendimi.
Ruhum “eşref-i mahluksun” diyor, “bunları yapma sakın emi.” “Kaybetme kendini ” diyor, “sakın ha her şeyden kendini.” Haykırıyorum “tut Rabb’im ne olur ellerimi” ama en çok da “ruhumu ve yüreğimi” “bırakma ne olur bırakma beni…”
Aşkın A… hâli acıtıyor günbegün seni/beni. Yoluyor yüreğimdeki umut çiçeklerimi. Yoldukların yerine dik yediveren güllerini. Oysa onun gönlü geçemedi bedenin dikenlerini. “Bırak bedeni” diyorum o bir et mahzeni. “Baksana diyorum çürümeye yüz tutmuş her bir yeri.” İstiyorum ki görsün ruhumu ve kalbimi.
Ben sana bakınca görmüyorum o et yüklü trenini. Gözlerin uçsuz okyanuslara kapı aralıyor, donuyor bakışında kainat, tebessümün için sanki gök kubbe ikiye yarılıyor. Can feda ediyorum bir anlık bakışına ama en çok o umursamaz hoyratça duruşuna. Kayboluyorum yüzündeki her çizgide, gözündeki o bir anlık görüşte. Dedim ya âlemi seyre dalar gibi dalıyorum seni var edenin güzelliğine. Kalıp, şekil, suret her şey gidiyor o bir anlık yeniden var edişte. O zaman fırlıyor kalbim tam da yerinden işte.
İnşirah düşüyor sanki o an yüreğime. Çağırsam geleceksin, dokunsam hissedeceksin, sussam sanki ben değil de sen dile geleceksin. Susayım istiyorum… susayım… ben susayım ki kainat sen de gelsin dile. Yaratıcı senle başlasın yeniden şekillendirmeye. Senin dimağından dökülsün şifa da zehirde. Ama en çok aşk dile gelsin seninle. Onun için çıkartıp hadi ver elime yüreğini de.
Aşkın A… hâli gelmez kelimeye, cümleye hele hele de noktaya virgüle. Anlamdan uzak, histen yoksun, varlığını yitirmiş, kabından taşmış, kalpten ve ruhtan çok ama çok öte. O O’nun adına bir adayış sadece. Bir/leşme adına kendinden geçiş belki de…
Fırtına esiyor şimdi dört bir yerimde. Önce saçlarımı salıyorum ellerimle, sonra gözlerimdeki seni sarıyorum kendime ve bırakıyorum her şeyi geride. Tek yüreğini alıyorum yanıma ve her defasında çıkıyorum o en bilindik Yâr’e. Yarelerimle Yâr’dayım, olsun diye derdime çare.
Aşkın en çok A… hâlini anlatıyorum her seferinde. Uzun uzun anlatıyorum, bol bol ağlıyorum, derin derin atıyorum yine de nafile. Söze gelmiyor, dile düşmüyor, hâlden anlamıyor O’ndan gayrı hiç kimse. Bir O biliyor aşkın A…’dan Z’ye bütün hâllerini. Yaratmadı mı En Sevdiği uğruna bütün her şeyi. Gelmedi mi kainat dile, söylemedi mi bütün gerçeği bir bir bize. Dedim ya bir O biliyor aşkın zehrini de panzehirini de.
Aşkın A… hâli… Sen ve ben… Ben ve sen… Alıp götüreceğim buralardan bir gün seni. Lakin ah bir geçebilsen şu beden perdesinin bütün hilelerini. Benim seyrettiğim gibi sen de seyretsen, gözlerimde bütün evreni. Seninle sonsuza kadar sarmaş dolaş raksettiğimi, bir/leştiğimi.
Ah bir görebilsen keşke benim gözlerimden aşkın A…. hâlini..
17/11/2007-Cumartesi/17:38