2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1011
Okunma

Öyle bir yola girdim ki ne başı belli ne sonu…
Hayat beni sürüklüyor oradan oraya oradan oraya… Bense çaresiz eli kolu bağlı savunmasız sürükleniyorum böyle bir girdabın içinde… Ne yapacağını kestiremeden kararsız, umarsız…
Böyle bir ruhun, o ruhu süsleyen bedenin hali nasılsa; bende o haldeyim şimdi. Kaderden yana hiç şanslı değilim. Huzurlu muyum? Hayır, hiç huzurlu da değilim. Kararsızım.
Sırf; ufacıkta olsa mutlu olayım diye kendimden taviz verdim. Mutlu oldum mu? Evet, ama kederlendim de. Hayatım hep güzel geçen günlerin anısıyla yaşayarak mı geçecek
Bilmiyorum…
O kadar eksiğim ki artık tamamlanmak gayesinde de değilim!
Hayat öyle boş öyle anlamsız ki gözümde, git gide inancım azalıyor.
Bir insanın olgunlaşması için illa da acılardan ayrılıklardan geçmesi mi gerek?
Geçtiğim yetmedi mi? Sınavlarım bitmedi mi? Ben ki… Acıların en büyüğünü yaşamış en beter ayrılığı tatmış insan…
Neden bu hayat tam mutluyken her şey tamam derken gelip ta en hassas yerinden vuruyor?
Bir kez daha... Bir kez daha…
Almadı mı alacağını bitmedi mi?
Bazen son noktaya geliyorum. Öyle bir noktaya geliyorum ki vazgeçmek istiyorum her şeyden.
Sanki sahip olduğum ne varsa… Benim bu dünyada sahibi olduğum hiçbir şey yok!
Bu hayattan tek şey istiyorum. Onu bana geri verir mi bilmiyorum. Ama vermez ne verdi ki zaten.
Küçükken mesela; hep bir oyuncak bebeğim olsun isterdim o kadar çok isterdim ki… Ama bu hayat onu bile çok gördü bana. Onu vermeyen hayat bugünkü dünkü istediğimi hiç vermez!
Eğer ölüm gerçek bir çare olsaydı gerçekten işe yarayacak olsaydı, yapardım bunu kesinlikle hiç tereddütsüz! Aklımdan geçmiyor da değildi… Geçiyordu elbet ama işe yaramayacaktı. Biliyordum.
İçim günlerdir öyle ağlamaklı ki… Kahrolası ağlayacak bir yerde yok! İçli içli ağlamaktan bıktım. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum…