12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1703
Okunma

Yerdeyim, nerdeyim?
Çocuktayım…
Sekiz dokuz yaşlarında, üstünde sıcak tutsun diye giydiği, toplasan bir tane tam kazak etmeyecek dört paçavra. Kirden siyaha çalmış kahverengi her tarafı lekeli bir pantolon. Ayaklarında terlik, çorap siyah, siyahın içinden fırlayan iki gri ayak parmağı. Elleri boya lekeleri içinde. Yanında bir çeto gezdiriyor. Kendisinden birkaç yaş küçük, onun farkı başındaki kocaman yüzünü, gözünü kapatan siyah fesi. Boyacı ve yamağı iş ciddiyetiyle;
—Boyim mi, boyim mi ?’ dolanıyorlar.
Yaklaşıyor boyacı;
— Boyim mi? Boyim mi abi?
—Yok istemez!
—Ağabey boyim yâv!
—Yok, şimdi değil. Yarın gel.
Çocuk boyatma niyetimin olmadığını görünce maçın sonuna gelmiş oyuncu gibi boş-boş öyle bakakaldı. Çetosu da fesinin arasından siyah gözlerini çıkarmış bir bana bir boyacıya bakıyor. Boyacı çocuk aniden;
— Ağabey üç lira versene!
Şaşırdım, duraksayıp çocuğun yüzüne döndüm. Çünkü boyim diyen bir ısrarcı çocuk görmüştüm karşımda.
—Neden ?’ dedim.
—Ya ver işte.
—Nasıl ver işte, neden üç lira?
Boyacı çocuk duraksıyor bir an. Sonra kararsız ve titrek bir sesle, güven vermeyen yalancı çoban ağzıyla;
— Eve her akşam beş lira götürmesem evdekiler mahveder beni. İki liram var aha burada. Elinin içinde tuttuğu iki lirayı göstererek. Üç lira versen tamam olacak. Hadi versene, valla borcum olsun hem. Çok iş yaptığım bir gün öderim. Söz!
—Ulan oğlum bu numaralar eskidi, biraz yaratıcı ol’.Çocuğun yalan söylediğinden emin alaycı, yemezler havalarında.
Para isterken utanmayan çocuğun yüzü aniden kırmızıya kesiyor. Bir şey içimden cız ediyor. Yoksa diyorum kendi kendime…
Sonra boyacı çocuk hiç bu olay olmamış gibi yaramaz ve arsız bir şekilde sağı solu kurcalıyor, türkü çığırıyor ve yanındaki çetosuyla boğuşmaya başlıyor. Gelip alaycı sırnaşıyor.
- Dur oğlum yeter! Ya kime diyorum! Zübeyd ! ‘ bağırınca duruluyor.
Çık dışarıya!
Çocuk tamam deyip dışarı koşuyor. Şaşırıyorum yine, normalde on ikazdan sonra yola gelirdi bu edepsiz diyorum. Zaman geçiyor akşama doğru sigara almak için büfeye uğruyorum, montumun cebinde olacaktı bozuklar diyorum. Bakıyorum yok. İçine, dışına, sağına, soluna yok ağabey! Yok işte! Bir yere verdim mi, yok, bir şey aldım mı yok, nerede o zaman bu para?
Sonra beynimde bir şimşek çakıyor, kalbimin cız ettiği yerden görünen şüphe ayyuka çıkıyor.
—Ulan oğlum az önce bir hırsız yarattın .’ diyorum kendi kendime. Haydi, hayrını gör!
Yerdeyim. Bir vicdan ayrımını yapamayacak kadar kendiliğini kaybettiğim utancın ve azabın göbeğinde.
Çocukta.
Nerdeyim?
Yerdeyim….
Ufuk Ataman