9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1233
Okunma

“ Orada mısın? “
“ Evet, ne oldu? “
“ Gelsene, biraz sohbet edelim.”
“ Dur! İşim az kaldı, birazdan gelirim.”
“ Ne işin var ki? “
“ Unuttun mu? Temizlik yap demiştin ya? “
“ Şu geçmiş temizliği mi? Boş ver. Nasılsa bir şey değişmiyor. Gel, sonra devam edersin.”
“ Peki, komutan sensin. Hemen geliyorum. “
“ … “
“ Geldim… Nereye bakıyorsun öyle dalgın dalgın?”
“ Şu köpeği görüyor musun, kaldırımda duran?”
“ Evet? “
“ Hemen hemen yarım saattir orada. Karşıya geçmek için, en güvenli an’ı bekliyor. Zarar görmemek için. Canı yanmasın diye kendisini, korumaya alıyor.”
“ O köpeğin yaptığı yanlışın farkında mısın?”
“ Nerede yanlış yapıyor?”
“ Eğer kendisini korumak istiyorsa, canı yanmasın istiyorsa; ilerideki trafik lambasına gitmesi lazım. Yeşil ışık yandığında, güvenle geçer karşıya.”
“ Yani?”
“ Geçmek istediği yol, kocaman bir yol. Üzerinde, hiç durmadan akan bir trafik var. Eğer buradan geçmek için inat ederse, canı illa ki yanacak. Bir bacağı aksıyor, görüyor musun? Vücudunda ve kafasında da yaralar var. Belli ki şu an yapmak istediğini, daha önce, sayısız defalar denemiş. Her seferinde de yaralanmış, canı yanmış. Ama görünen o ki akıllanmamış.”
“ Biz ne zaman akıllanacağız? “
“ Hangi konuda? “
“ İnsanlara güvenmek konusunda.“
“ Hım! Rica etsem de Biz demesen? “
“ Neden? “
“ O konuda, tek başınasın. Ben, seni sürekli uyarıyorum ama dinlemiyorsun. O yüzden, lütfen, ‘Biz’ değil ‘Ben’ de.”
“ Uyarıyor musun? Ne zaman uyardın? “
“ Geçmişi temizletmeseydin çıkartır, izletirdim.”
“ Bakma sen bana, haklısın. Sence bir insana duyulacak, en önemli duygu hangisidir?”
“ Tabi ki Güven duygusu.”
“ İnanmak ve güvenmek, değil mi? Ama olmuyor, işte. Bir şekilde, can yakıyor.”
“ Osho’nun çok güzel bir sözü vardır: “ Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir.” Senin en büyük yanlışın işte burada; kalbinle karar veriyorsun, insanlar hakkında. Oysa akıl gözünle görebilsen, bu kadar incinmeyeceksin.
Şu an hissettiğin kırgınlığı, daha önce de hissetmiştin, değil mi? Ne yaptın? Yine inandın, yine güvendin. Elbette çok hoş ve kabul edilir hatta istenir bir durum değil. Dost dediği insana, tüm benliği ile güvenmeli, insan. Ne var ki neticede; İnsan! Senin gibi onun da yanlışları olacak. Bunu görmeli ve kapını aralık bırakmalısın.
Önce kendin için… “Yanılabilirim, yanlış yapabilirim çünkü insanım “ diyeceksin. Sonra da karşındaki kişi için aynı sözleri tekrarlayacaksın ve o kişinin kapısını aralık bırakacaksın.
Hani eskilerin bir deyimi vardır: “Mülahazat hanesini açık bırakmak.” Ne demek, biliyor musun? Bir kimse hakkında kesin bir kanıya varmayarak, zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek demek. Bekle bakalım. O insanla bir şeyler yaşa. Olaylar karşısında ki duruşuna bak. O duruşla, anlaşabilecek misin, anlaşamayacak mısın? Bir tart… Ama yok, sen hemen karar veriyorsun: “ Beni tanıdı, anladı. Üzmez, incitmez, yaralamaz. Güvenebilirim, inanabilirim.” Sonrada kabak, benim başıma patlıyor, böyle. “
“ Ne olur yani bir daha anlatsan? Dilinin incileri mi döküldü? Anlamıyorum işte! “
“ Anlamadığının farkındayız, canım. “ Sık sık verilen aynı öğütten sıkılma. Çünkü bir çiviyi çakabilmek için defalarca vurmak gerekir.” Der; Hz..Mevlana.”
“ Sen, bana kötü bir şey mi dedin? “
“ Yoooo…”
“ Dedin, dedin.”
“ Demedim.”
“ Dediiinnnn…”
“ Aman! İyi, dedim. Ne olacak? Kalın kafalısın dedim, işte!”
“ Görürsün sen!”
“ Gıdıklama… Dur! Yapma…”
Eser Akpınar
21.04.2011
İzmir