13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1579
Okunma

“ Pışt!”
“…”
“ Pışt pışt!”
“….”
“ A Hadi ama! Uyumadığını biliyorum.”
“ Nereden biliyorsun ya, nereden biliyorsun uyumadığımı? “
“ Bak, uyumuyormuşsun işte. Hem senin ne yaptığını, ben bilmeyeceğim de kim bilecek?
“ Bir rahat bırakmıyorsun.”
“ Hadi, kalk da konuşalım biraz.”
“ Ne konuşacağız, gecenin bir vakti? Hem uykum var benim, uyumak istiyorum.”
“ Ne konuşacağımızı çok iyi biliyorsun. Ne zamandır kaçıyorsun. Hadi kalk.”
“ Of ya of! İyi, tamam kalkıyorum. Yürü salona geçelim, hiç değilse.”
“ O zaman bir kahve yap da, içelim?”
“ Oldu! Başka isteğin var mı?”
“ Mızıldanma… Yürü! “
…
“ Anlat bakalım. Nedir konuşacağımız?”
“ Günlerdir kendini de huzursuz ettin, beni de. Kafanın içinde evirip, çeviriyorsun, hep aynı soruyu: “Neden?” Bir şeyleri, ait oldukları yerde bırakamamak huyundan, vazgeçemedin gitti.”
“ O kadar kolay olsaydı, yapmaz mıydım sanıyorsun? Olmuyor işte, bırakamıyorum. Tanımıyormuş gibi konuşma. Neyi yarım yamalak bıraktım da olduğu kadarı ile yoluma devam ettim ben, bu güne kadar? Sen de çok iyi biliyorsun ki takılıp kalıyorum, ilerleyemiyorum.”
“ Yanıtını bulduğun zaman ne olacak, rahatlayacak mısın?”
“ Bilmiyorum, öyle olacağını umuyorum.”
“ Pekala… Dün akşam ne oldu?”
“ Ne oldu?”
“ Hani kızınla yan yana oturmuş, televizyon izliyordunuz?”
“ E?”
“ Kızın, senden bir şey getirmeni istedi?”
“ Muhallebi getirmemi istedi.”
“ Ne yaptın?”
“ Tabi ki kalkıp, getirdim.”
“ Neden? Kazık kadar oldu. Neden kendisi almıyor da sen getiriyorsun?”
“ Ne olur ki? O benim kızım. Bugüne kadar ne istedilerse, yapmadım mı? Neden şimdi itiraz ediyorsun, yaptığıma?”
“ Ben, itiraz etmiyorum. Senin, farkına varmanı istiyorum.”
“ Neyin farkına varacağım?”
“ Sen mutfağa gidip de dolabı açmak için elini uzattığında; ben, sorunun yanıtını buldum.”
“ Bana da söyleyecek misin?”
“ Ben bulduysam, sen de bulmuşsun demektir. Ama sen, farkında değilsin. Hadi seni yormayayım, gecenin bu vakti de anlatayım.”
“ İyilik tarafın tuttu galiba? Çok şükür.”
“ Bak… Her anne, çocuğunu sever. Bazı anneler, çocuklarını, hayatlarına dahil ederler. Birlikte yaşamaya başlarlar. Paylaşılan bir hayattır, bu. Ama bazı anneler de çocuklarını, hayatları yaparlar. O andan itibaren, kendi hayatları diye bir şey yoktur. Çocuklarının hayatı vardır. Hayatı paylaşmazlar, adarlar. Çocukları, onların hayatları olurlar.
O anneler, bir noktaya gelirler, yaşam içinde. Bir karar vermeleri gerekiyordur: Tamam ya da Devam.
Karar; devam olur, her zaman. Neden, biliyor musun? Çünkü artık, kendi hayatlarını yaşamak için; çok geçtir, pes etmek içinse; çok erken.
İşte senin takılı kaldığın Neden? Sorusunun yanıtı da bu. Sen, devam dedin. Çünkü pes edemezdin. Kendi hayatını yaşaman için, çok geçti. Ama çocuklarının hayatı için de çok erken.”
“ Benim kararsızlığım ya da acizliğim değildi. Yapamazlığım, hiç değildi. Ben hiç yoktum, Neden sorusunun içinde. Aslında Neden? diye bir soru da yoktu. O benim yarattığım, var sandığım bir şey di…”
“ Evet, aynen öyle. Yıllardır beyninde evirip, çevirdiğin, hem kendini hem de beni mutsuz ettiğin şey, bu işte. Ne soru var ortada, ne de bulunacak bir yanıt. “
“ Bunu neden daha önce göremedin?”
“ Ne yani? Yine suçlu ben mi oldum?”
“ Tabi ki sensin. Sen benim iç sesim değil misin? Kaç kere sordum sana?”
“ Bana bak! Benim tepemi attırma. Hadi, söndür şu sigaranı da yatalım. Çok uykum geldi benim.”
“ Yok öyle şey. Şimdi de benim uykum kaçtı. Kahveyi ben yaptım. Sen de çay yapacaksın.”
“ Başlatma çayından… Yürü, düş önüme. Döveceğim bak…”
“ Ha ha ha! Yakala da görelim…”
Eser Akpınar
08.04.2011
İzmir