Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
balıbey
balıbey

Kölenin Aşkı

Yorum

Kölenin Aşkı

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1385

Okunma

Kölenin Aşkı

KÖLENİN AŞK’I

Bir adı da İsrail olan Yakup Peygamber , çocukları içinde en çok Yusuf’u sever . Peygamberler dahil ; ne önce , ne de sonra gelecek insanlardan hiç birisine verilmeyen bu vücut iklimindeki yüz güzelliği , diğer kardeşlerinin onu kıskanarak , kuyuya atmalarına sebep olur .

İbret alınması gereken nice hikmetlerle dolu bu hadise Kuran-ı Kerim’de de , kıssa olarak anlatılmıştır .

Konuyla ilgili olarak , halk arasında şöyle bir hikâye dahi rivayet edilir . Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hanımlarından birisi , zat-ı şahanelerine ;

─ "Ya Resulallah ..! Tenim , canım sana feda olsun ! Mısır sarayının hanımları , Yusuf Peygamberi gördüklerinde , O’nun güzelliği karşısında , meyve yemek bahanesiyle ellerindeki bıçaklarla parmaklarını doğradılar da , haberleri bile olmadı , acı duymadılar değil mi ? Bu hususta ne buyurursunuz ?" diye sorduğunda , saadet burcunun sultanı Aşk Peygamberi ;

─ "Evet , doğrudur . Zira kardeşim Yusuf çok güzeldi ." deyince , o hanımefendiler annesi şöyle devam eder ;

─ "Allah’a yemin ederim ki ; eğer o Mısır sarayının hanımları , Yusuf’u değil de seni görselerdi , ellerindeki bıçakları kalplerine saplarlardı da yine haberleri olmazdı ." diyerek ağlamaya başlar . Bunun üzerine O balların balı , canların canı , arzıncanı, semanın şemsi , gecenin mahı , aşkın misbahı , nefesi Reyhan , teni gül kokan Aşk Peygamberi , tebessüm ederek tevazuyla başını öne eğer .

Kaç gün kaldığı bilinmez ; oradan geçmekte olan kervan tarafından , atıldığı kuyudan çıkarılan Yusuf’’un güzelliği , köle ticareti de yapan kervan sahiplerinin para iştahını oldukça kabartır . Ve Yusuf köledir artık ...

Günler sonra kervan Mısır’a girer . Esirler ; köle pazarına gelmeden daha , Mısır zenginlerinin kulağına giden haber , sarayda da yankılanmıştır . Saray hanımları içerisinde ; cezbeden güzellik ve zerafetiyle , tartışma götürmeyecek kadar önde giden Zeliha , bunu duyar duymaz apar topar , adamlarını alıp yola düşer .

Açık arttırmanın en hararetli anında köle pazarına yetiştiğinde , kraliçenin geldiğini görenler kendisine tazim edip yol açarken , ümidlerinin suya düştüğünü de anlarlar . Çünkü , onun üzerinde fiyat vermek kimsenin haddi ve harcı değildir .

Henüz ; kimdir bu köle , bana gösterin demeden daha kervancı başı Yusuf’u , Zeliha’nın önüne çıkarır . Çıkarır da ... İşte ne olduysa o an olur Zeliha’ya . Sanki ; "Aman Tanrım ..! Böyle bir güzellik olamaz !" dercesine , gönlündeki pekmezini , bal şerbetini dudaklarının kenarından , pazarın orta yerinde akıtıp döküverir .

İlkbahar kuzularından daha güzel körpesini , ciğerparesini , biricik evladı Yusuf’unu kaybeden babası Yakup Peygamber’e, artık kenan illeri değil , dünya zindandır .

Yeyip içmekten kesilmiş , her gece sabahlara kadar Yusuf’um , Yusuf’um , Kınalı kuzum ..! diye kanlı yaş döküp , ağlamaktan gözleri kör olmuştur .

Kardeşlerinin "Yusuf’u kurtlar yedi babacığım . İşte biz de kanlı gömleğini getirdik ." demelerine bir kez olsun inanmamış ve o gömleği "Yusuf’umun kokusu geliyor , Yusuf’um kokuyor burcu burcu , o ölmedi ." diye ahu figan edip , kenan illerini hasret ateşiyle yakmıştır .

Evet ... Yusuf kuyudan çıkmıştır ama şimdi asıl kuyuya , zindana düşen Yakup Peygamberin ta kendisi olmuştur . Zira ; onda seyrettiği güzeller güzelinden ayrı kalıp , hicrana düşmüştür .

Bu tarafta ise aylar birbirini kovalarken , Yusuf da her geçen gün gelişip serpilmede ve güzelliği başka bir hal almadadır. Gözünün önünden bir an dahi ayrılmasına tahammül edemez hale gelen Zeliha da , ona olan arzusu ve isteğinde gittikçe hırçınlaşmada ve her seferinde bunu hissettirmededir Yusuf’a .

Günümüzde de ; Medrese-i Yusufiye denilen hapishaneye düşmesine sebep olan hadisenin vakti gelip çatmıştır nihayet.

Hizmet için onu huzuruna çağırtan Zeliha , o gün bir başkadır . Hem de öyle ki ; Allah tarafından hususi bir korunma altına alın madıkça , en dirayetli ve en sabırlı erkeğin bile tahammülünü ; kızgın güneşin altında suya dönen kar gibi eritircesine , can dayanmaz işveyi nazını artırıp , arzı endam etmek için , kokuların en güzelini sürünerek , sahibi dahi gelse ne onu ne de elindeki kamçısını görmeyecek kadar gözü kararmış azgın kısrak misali , odasında gezinip durmadadır .

Yusuf içeri girer girmez , kapıyı kapatıp sürgüsünden kilitler . Kolundan tuttuğu gibi yatağına doğru çekerken teklifini de açıkça dile getirir ve ;

─ "Yusuf ..! Bana sahip olmanı istiyorum ." der .

Peygamberliği henüz bildirilmemiş ama pak ve temiz bir peygamber neslinden gelen ve gönlü de yüzü gibi lekesiz olan güzel Yusuf ;

─ "Ben Allah’tan korkarım , yapamam . Lütfen beni azad edin efendim ." deyince ,

─ "Sen de bilmedesin ki , bu anı aylarca bekledim . Kölemsin ama seni hiç bir zaman öyle görmedim . Gönlümün efendisi , vücut iklimimin tek sahibi olarak düşündüm hep . Öyle kararlıyım ki sonu nereye varırsa varsın , ikimizinde bu vuslattan kurtuluşu yoktur . Ya bana sahip olursun ya da iftira edip seni zindana attırırım ." dediğinde elinden kurtulup kaçmaya çalışan Yusuf’u kovalamaya başlar . Yusuf kaçar , Zeliha kovalar . Bir kovalamacadır başlar odada .

Evet ; O bir peygamber namzedidir , pak bir nesilden gelmektedir ama her şeye rağmen yine de civandır , gençtir . Bir nefis taşımadadır o da . Üstelik Zeliha’nın güzelliğini inkâr eden gözler muhakkak kör , gönüller şevksizdir . Bu arzu , o an Yusuf’un gönlüne de bir nebze de olsa inip de acaba mı sorusu zihnine gelir gelmez , o anda odanın duvarından babası Yakup Peygamber ayan beyan görünerek ;

─ "Yusuf ! Sakın ha ! Çek elini ! diye hitap eder .

Babasını görüp ikazını duyan Yusuf , dehşet ve korkuyla kapıya doğru yönelir . Ama Zeliha yetişerek sırtından yakalar . Yusuf çeker , Zeliha çeker . Gömleği arkasından beline kadar yırtılır .

Bu telâşa , dışarıdan koşup gelen görevlilere kapıyı açan Zeliha , biçare vaziyette ,

─ "Bu köleyi zindana atın . Beni taciz etti , mahkeme edilsin hemen !" emrini verir .

Mahkeme kurulur . Duruşma başlar ama usulendir . Zira şikayet eden , sarayın en güzel hanımefendisi Zeliha , şikayet edilen ise bir köledir .

Yargıç ve orada bulunanlar , gömleğin arkadan yırtıldığını gördüklerinde , içlerinden tebessüm ederek , Yusuf’un zindana atılma hükmünü istemeyerek verirler .

Yusuf’u artık bir daha hergün görme imkânı kalmayan Zeliha , meyus ve perişan bir halde içine kapanır . Ama dedikodu sarayda alıp başını gitmiştir . En çok hanımların diline düşmesi , ızdırabını daha çok artırmıştır .

"Yemeden içmeden kesilircesine , bir köleye aşık olmak sana yakışıyor mu hiç" diyen saray hanımlarına hitaben bir gün ;

─ "Madem öyle ... Beni bu kadar kınıyorsunuz . O zaman , yarın o köleyi çağırtıp huzurunuza getirteceğim . Ama onu görmek adına toplandığınızı bilmemesi için , sarayın salonunda verilen meyve ziyafetime gelmişsiniz gibi hareket edip , elinizdeki meyveleri soyarken , gözünüzün altından da O’nu seyredin bakalım ." der .

Ertesi gün , salonda toplanan hanımlar , ellerindeki meyveleri soymakla meşgulken , sahnenin gerisinde , perde arkasında bekleyen köle , Zeliha’nın işaretiyle hanımların huzuruna , sahneye çıkar .

Güya , sezdirmeden gözlerinin altından bakacaklarına söz veren hanımlar , o an feryada düşüp ;

─ "Haşa ..! Bu insan olamaz ! Bir melek bu !" deyip ellerindeki meyveleri soymayı bitirmiş ve büyülenmiş halde parmaklarını kesmeye başlarlar . Meyve tabakları ellerinden akan kanla dolarken , ne acı duyarlar ne de ızdırap . Haberleri bile olmaz. Ta ki Zeliha’nın onlara bağırmasına kadar .

─ "Hanımlar ! Hanımlar ! Şu halinize bakın bir ! Ellerinizi doğruyorsunuz da haberiniz dahi yok , kendinize gelin ! Yusuf ! Sen de geri git zindana hemen !" der.

Sarayın hanımları kendilerine geldiğinde ;

─ "Haklısın ey Zeliha ! Hem de çok haklısın ! Bağışla bizi lütfen ." diyerek özür beyan ederler .

Yusuf’u kendi eliyle zindana attıran Zeliha ,

─ "Mademki O zindandadır , bana da bu dünya haram olsun ." deyip bir mahzene kapanarak , kölelerin yediklerinden yemeye ve onlar gibi yaşamaya başlar .

Geceleri sabahlara kadar Sanem adındaki putuna yaşlı gözlerle ,

─ "Sanem ! Sanem ! Ne olur beni Yusuf’uma kavuştur Sanem !" diye yalvarır . Orada ne kadar kaldığı ise bilinmez . Ama Yusuf’un sultanlığına kadar olduğu kesindir .

Aylar su gibi akıp gider . Her daim ağlamaktan gözleri kör olur . Saçları dökülüp , beli bükülür . Ağzındaki incileri de yoktur artık . Her şeyi unutmuştur . Tacı, tahtı , şanı , şöhreti hiç birşeyi kalmamıştır gönlünde . Hatta Zeliha adı bile ...

Yine yalvardığı o seher vakitlerinden birinde dili sürçüp , farkında olmadan "Sanem ,Sanem !" derken birden "Samed" deyiverir . İşte o an , hitapların en muhteşemini duyar vücut ve gönül kulaklarıyla .

Allah " Buyur ey Zeliha ! Ne istiyorsun ?" diye nida eder .

Güzelliğini Yusuf’un yüzünden göstererek , Zeliha’ya olmadık cilve edip bela ve çile deryasına salan asıl güzel , güzeller güzeli Allah , nihayet Zeliha’nın gönlüne misafir olmuştur .

O anda ne mekân kalmıştır ne de zaman . Çünkü O aziz misafir , zamandan ve mekândan münezzehtir , ötedir . Taht kurup , sığdığı yer ise ancak samimi aşıkların gönlüdür . Zira asıl Kâbe , hakiki Beytullah ancak , kendi varlığından , benliğinden , hasılı her şeyinden sıyrılan kâmil insan , olgun insan gönlüdür .

Zindanda peygamberliği gelen Yusuf (A.S) , rüya tabirinde de yetkili kılınınca , bu şöhreti zaman sonra kral tarafından da duyulur .

Kralın rüyasını olduğu gibi tabir etmesiyle , taraflarından çok sevilerek zindandan çıkarılır . O’nun birinci yardımcısı olan güzel peygamber , kralın ölümüyle Mısır’a sultan ilân edilir .

Yusuf’un sultan olup halkı kabule geleceği haberi , mahzende ihtiyarlamış halde her şeyden habersiz bekleyen Zeliha’ya da iletilir . O da ;

─ "Artık beni de çıkarın buradan ve elimden tutun da , Yusuf’un geçeceği yolun ortasına götürüp bırakın beni ." der.

Dediği gibi yaparlar ve getirip yolun tam ortasına bırakırlar . Zeliha oraya oturur . Yusuf , atının üzerinde bütün güzellik ve ihtişamıyla gelmektedir . Ortalık ana baba günüdür . İğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalıktır . Yedisinden yetmişine Zeliha’yı ve dillere destan aşkını bilmeyen yoktur .

Kralları Yusuf’u görmek arzusunun yanında ; emsali olmayan , benzeri hiç yaşanmayan böyle bir aşk efsanesinin iki kahramanının karşı karşıya geldikleri bu günün nasıl neticeleneceği merakı , hüznü ve aynı zamanda sevinci , halkın gönlünde tarifi imkânsız bir hal almışltır . Nefesler tutlmuş , kulaklar dikkat kesilmiş , gözler bir yere dikilmiştir .

Nihayet sultan Yusuf’un atı Zeliha’nın yanına yakalşınca durur . Zeliha ;

─ "Ey Yusuf ! Bir çift sözüm var sana ." dediğinde Yusuf ;

─ "Ne istiyosun nene ?" der . Zeliha da ;

─ Beni tanımadın mı ey Yusuf ? Ben Zeliha’yım !

Yusuf ;

─ E ... Ne istiyorsun ?

─ Ey Yusuf ! Beni almanı istiyorum .

─ E canım ! Senin yaşın yetmiş işin bitmiş , ben seni ne edeyim ?

─ "Ya ..! Öyle mi Yusuf ? Sen şu kamçını uzat da son sözümü öyle söyleyeyim ." dediğinde , Yusuf Peygamber o tatlı tebessümüyle , kamçıyı Zeliha’ya doğru uzatır . Nasıl ki Zeliha’nın parmakları kamçıya değer , o anda Yusuf Peygamber ;

─ "Yandım Allah ! diye kamçıyı fırlatır elinden .

Zeliha ;

─ "Ya Yusuf ..! Benim yıllarca yandığım aşk ateşine , sen bir an bile dayanamıyorsun ." der . Çünkü o an Zeliha’nın aşkı , cereyan geçer gibi , kamçıdan geçip Yusuf’u yakmıştır .

İşte bu sırada Cebrail (A.S) inerek ;

─ "Ey Yusuf ! Allah sana ve Zeliha’ya selam ediyor . Peygamberim Yusuf , eğer Zeliha’yı eş olarak kabul eder alırsa , biz Azimüşşan da onu eski haline getiririz . Hatta eskisinden de güzel ederiz buyurdu ." der .

Bu emir üzerine , orada hemen nikâhları kıyılır kıyılmaz , Zeliha eski halindeki canlar yakan güzelliğine tekrar döner . Hatta eskisinden de güzel olur .

Her an gönüllerde tahtını kuran Yusuf’lara ve onların vurgunu , sevdalısı Zeliha’lara selâm olsun !



Muammer BİLİM

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kölenin aşkı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kölenin aşkı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kölenin Aşkı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
balımsultan
balımsultan, @balimsultan
1.6.2012 20:58:10
─ "Ey Yusuf ! Allah sana ve Zeliha’ya selam ediyor . Peygamberim Yusuf , eğer Zeliha’yı eş olarak kabul eder alırsa , biz Azimüşşan da onu eski haline getiririz . Hatta eskisinden de güzel ederiz buyurdu ." der .

Bu emir üzerine , orada hemen nikâhları kıyılır kıyılmaz , Zeliha eski halindeki canlar yakan güzelliğine tekrar döner . Hatta eskisinden de güzel olur .

Her an gönüllerde tahtını kuran Yusuf’lara ve onların vurgunu , sevdalısı Zeliha’lara selâm olsun !


Aşk olacaksa böyle ateşten olsun be USTA...
HATİCESARITAŞ
HATİCESARITAŞ, @haticesaritas
6.3.2012 00:30:43
bildik bir olay olsa da...

anlatım ve olayın güzelliği bir kez daha beni mest etti..

bu özel yüreğin sahibini kutluyorum..

ayrıca çok çok teşekkür ediyorum...

selam ve saygılar...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL