16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1385
Okunma

Doğan da yüreğinde kopan fırtınaları belli etmemeye çalışıyordu.
" Çok özür dilerim; rahatsız etmiyorum ya ?"
" Ne demek... memnun oldum."
" Bugün o kalabalıkta Metin Bey ve sizinle vedalaşamadım."
" Bizde öyle fazla görüşemedik ."
" Okul için gönderilen malzemelerde bir eksik var mıydı acaba ?"
" Yok .. bende teşekkür etmek için sizi aramayı düşünüyordum."
" Kalp kalbe karşıymış"
" Evet ... gerçekten."
" Haftaya çarşamba günü milli eğitim müdürlüğünde tüm öğretmenlerle toplantı yapacağız."
" Haber vermenize çok sevindim teşekkür ederim."
" Hoşçakalın güzel geceler diliyorum."
" Sizede iyi geceler."
Dila telefonu usulca kapattı. Duyguları karman çormandı.Bal gibi sevginin deryasına düşmüştü işte.
Ertesi gün ilk iş olarak Mustafa nın oğlunla ilgilenmek istedi. Yaramaz kocaman bir değnek almış atçılık oynuyordu.Onu görünce sedirin altına saklanıverdi.
Dila Şirvan a elinle sus işareti yapıp konuşmaya devam etti.
"Hamdi oğlum u görmeye gelmiştim.Ona kalemle defter getirdim. Acaba nerede ?"
Annesi gülmemek için kendini zor tutuyordu.
" Bilmirem; şincik burdaydiiii."
Defterle kalemi usulca sedirin altına doğru uzattı. Minik yavaşça kafasını uzatıp onları hemen alıverdi.
Dila Şirvan a göz kırparak;
" Yakında resimli masal kitaplarıda getireceğim."
Tatlı yaramaz merakla
" Ne zaman getirceeennn?"
" Yarın olur mu ?"
" Tamammmm."
Hamdi yaşına göre boylu, topalak çok şirin bir çocuktu.Afacan ve zeki olduğu gözlerinden belliydi. Dila daha kapıdan çıkar çıkmaz annesinin "yapmasana oğlum " sesleri geliyordu içerden
Okulun badanası bitmek üzereydi. Tuvaletin lavabosu takılmış; Mustafa yeni sobaları kurmağa çalışırken;Cazım sa kapıları boyamakla meşguldu.
Metin de dolapları yerleştirmekteydi.
" Kolay gelsin hepinize. Bakıyorum işleri bitirmek üzeresiniz."
" Az galdiii hocaaa haaanım . diye cevap verdi Sadık Usta.
"Ne kadar iyi ; elinize kolunuza sağlık" Çok sevinmişti.
" Yarın ilçeye ineceğim istediğin birşey var mı Dila Hanım ? " diye sordu Metin.
"Yok ... hani söylemiştim yaa... birtek...Bayrak."
" Tamam o hep aklımda zaten merak etme ."
"Çarşamba günü öğretmenler toplantısı varmış ; dün akşam Doğan Bey arayıp söyledi."
" Haberim var dün akşam beni de aradı."
" Anladım."
Dila bir ara eve gidip Mehmet Hocasının yolladığı Atatürk tablosunu getirdi. Akşam üzeri işler bitince köylüler elbirliği ile okulu temizleyiverdiler..
Okula kayıt olan kızlar hala azdı. İki genç öğretmen ellerinden geldiğince anne babaları ikna etmeğe uğraşıyorlardı. Evlerine dönerken konuştukları hep bu konuydu.
" Ne yapabiliriz başka ?"
" Daha çok yol vardır mutlaka. Bu akşam düşünelim gene dersin ?"
" Evet başka alternatif çözümler aramalıyız bencede."
" Oldu ; haberleşiriz güzel akşamlar Dila Hanım."
" İyi akşamlar sizede."
Gene Mehmet Öğretmenini arayarak ona çok ihtiyacı olduğunu anlattı. Bazen sözler boğazına düğümleniveriveriyordu sanki.
" Dila yavrum; sen herşeyi mükemmel olsun istiyorsun. Birden zor.. dur bakalım hele. Yavaş yavaş sindire sindire gerçekleşmeli."
" Haklısınız ; ben biraz sabırsızım galiba hocam."
"Bıkmadan,usanmadan mücadeleye devam kızım. Senden özellikle rica ediyorum."
"Söz; Mehmet Hocam söz.."
Arkasında sanki çelikten yıkılmaz bir destek vardı öyle rahatlamıştı ki...
"Yarın ailelerle tekrar görüşmeliyiz" diye Metin e düşüncelerini anlattı.
O da hem fikirdi bu konuda.
" Birde kafamda hazırladığım tasarım daha var bakalım ne diyeceksiniz.?"
" Neymiş? vallahi meraklandırdın beni."
" Köylü kadınlarımıza okuma yazma öğretirken bir yandan da yaptıkları elişlerini değerlendirmelerine; yani evlerine katkı sağlamalarına yardım etsek diyorum."
" Olabilir de bu konuda hiç bilgim yok inan."
" Muhtar babayla konuşuruz bakalım o ne diyecek ?"
" Evet çok iyi olur bencede ."
İki pırıl pırıl genç öğretmen zorluklar ne olursa olsun geleceğe hep umutla yürümek istiyorlardı.
HEDEFLER UMUTLARLA BİRLEŞMELİYDİ.
NEŞE KIZILYAR
DEVAM EDECEK