BUGÜN DE SIRA ABUŞOĞLU KARDEŞİMDE
Ahmet AYAZ


…….Bu güne kadar sohbet köşemde bir çok dost ve güzel şairlerimizden söz ettiğimi her halde gördünüz, okudunuz kanaatindeyim. Şimdi burada, bugün de sıra Tamer Abuşoğlu kardeşimde dedim ama, bana göre de O’nu anlatmak çok zor bir olay. O, her şeyden önce oldukça usta bir kalem erbabıdır. Ayrıca, Türk Halkına, Türk Bayrağına âşık ve başlı başına bir vatan sevdalısı şair ve yazardır. Zaman zaman O’nu kendimle mukayese etmişimdir. Bu muhterem zatın elimde bunca kitapları var. Hepsini teker teker ve sayfa sayfa hem de, defalarca, okumuşumdur. Abuşoğlu genç olmadı mı? Birisini sevdi mi? Bir kimseye âşık olmadı mı?. Yaşadığım yıllarda Abuşoğlu’nun izlerini yukarıda da anlattığım konular içinde gördüm. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Her konuda cesur yürekli ve merttir. Darda kalan dost ve ahbaplara gerekse maddi, gerekse manevi yardımlarını esirgememiştir. Bir arkadaşı ile birisine para gönderirken, “Yeter ki o zata bu küçük yardımım ulaşsın, benden olduğunu söylemeseniz de olur” deyince ben sabırsızlıkla söze karışarak,Tamerciğim bilmesi gerekir dedim. Tamer Abuşoğlu’nun sanat yönünü ben burada anlatmaya gerek duymuyorum. Çünkü O’nun şiirlerinin yurt dışında bir çok dergi ve gazetelerde yayınlandığını hemen hemen hepimiz biliyoruz.Yurt içinde ise, yer aldığı basın organlarını burada sayabilmem mümkün değil. Vefakar insandır. 1994 tarihinde satılan bilet paraları Gaziantep Çocuk Yuvasına olmak üzere, Dünya şairler gününü beraber kutlamıştık. O günün emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve iş adamı Haydar Kaya da bizimle birlikte ve bizi destekleyenlerdendiler. Program bittikten sonra, Nadide Gülpınar, Ayşe Ergün, Hanımefendiler, İbrahim Halil Aycan ile birlikte bestekar dostumuz rahmetli Tahir Siral Bey’in evinde bir gece geçirmiştik Bu vefalı dostumuz o zaman ki kaleme aldığı şiiri, Tahir Siral’ın vefatından sonra Gaziante27 deki köşesinde yayınladı. Şimdi bu şiirini sizinle paylaşmak için aşağıya alıyorum. Aşağıda bir başka şiiri de var.


BİR TAHİR_İ ZAMANDIR

Tahir Sıral’a...

bu erguvan kokulu odada
bir tahir-i zamandır
ağlayan ud’un telleriyle
gecenin sabahı muştulayan vaktinde
kar yağdırmadan sözcüklere, aysun
aç gönlünü yepyeni sevdalara
içimizi yıkasın, orkide
geceyi aydınlatan sesiyle
her gönlün kabesinde vardır elbet
bir nadide ve bir ayşe
usul, nota ve makam
satalım zamanı şarkılara
yok pahasına
gözü kör olacak bu şarkıların
değil mi, fethi hoca ?
halil ibrahim ve ayaz’ım ahmet
zamanı birlikte yitirmedik mi ?
bu erguvan kokulu odada
bir tahir-i zamandır
ağlayan ud’un telleriyle
gecenin sabahı muştulayan vaktinde
Tamer ABUŞOĞLU
(24 Nisan 1996)


LEYLÂ

bende mecnûn’dan füzün aşıklık istidâdı var
âşk-ı sâdık menem mecnûn’un ancak adı var

Fuzuli

aşkımın yegâne mektebi sensin
senin talebe-i sadıkan olmak güzel
canıma canân olan sensin
sana rind ile mecnûn olmak güzel

kıble belledim seni
sana aşk ile meyletmek güzel
yüz sürdüm nûr-u mabedine
sana sıtkı sebat güzel

huşû ile kapandım dizlerine
gözlerim iki çeşme iki pınar
yanar sinemde firkat ateşi
sana secde etmek güzel

ulaşılmak olan bir zirvede aşkın
berhava oldu düştüğüm yollarda ömr-ü hayatım
elbet bir mertebe leyla’ya mecnûn olmak
senin çün çöllerde seyyah olmak güzel

ruh-u nar’ımı besler aşın
tenini tenimle bilemek güzel
gayri senin değil bu sûret, sûret-i haktır
leyla’dan tanrı’ya ulaşmak güzel

Tamer ABUŞOĞLU