1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
856
Okunma
Uyanmak istemedim bu gün
Havanın loş ışığını gördüm bir göz aralığımdan.
Kaçırdım hayalet görmüşçesine gözlerimi, karanlık perdeme gizledim.
Yorganı sıkı sıkı çektim kaçışlarımın üzerine sardım.
Ağlamak istedim, gökgürültüsünden korkan çocuklar gibi.
Saklanınca kaçabilirim sandım.
Titrekliğimi yatağım gıcırtısıyla hissettirdi.
Hıçkırdım yine bir an.
Zaten ben hep korkunca hıçkırıklara sarılırdım.
Ortada bir şey yokken üretti yine beynim, garip sesler tıkırdadı korkularıma bööö!!! Der gibi.
Aslında ne ses vardı ne de korkacak bir şey.
Korkunç olan ben yine çocukluk oyunumu oynuyordum.
Dev gibi büyüyen sorumluluğumdan mı kaçıyordum?
Yoksa kirli çamaşırlarımın dağ gibi yığılması mı küçülüş sebebim?
Yeterince ufaklaşmadım mı?
Denizdeki kum tanesinden korkmam neyin eseri?
Tamah etmem geçerli bir sebep mi çamurlu yakutlara?
Uyanmıyacağım bu gün…
Bıktım artık fırtınada çınar rolü yapmaktan.
Sıkkın canım sahte direnişlerin bulutlarını yüzüme kapamaktan.
Damlaları hüzünlerden saklamayı oyun sanmıyorum artık, acizlik geliyor oyun oynamak.
Bu gün, tam da işte bu gün vaz geçiyorum saklanbaçtan.
Sobeleyecek beni bu gün gerçekler.
Gerçeyinde yalan çıkmasından korkuyorum.
Korktum bak yine, bir çocuk taklitimden kaçamıyorum.
Dönüm noktası hayatımın her günü.
Gün doğmasın, dönüşlerim yaşlanmama paralel.
Ben belki bu takliti ihtiyarlığın önüne barikatlıyorum.
Bal tadında kusurlarım, kaymak gibi kaygan ömrüm; yaşantımın her tadını mutsuz kahvaltı tadında yaşıyorum.
Ağzımın tadı yok bu gün,
Kahvaltı etmek istemiyorum.
Gerçek acı diyorlar, bir fincanda seni tatmak istiyorum.
Hayal alemi