10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
882
Okunma

Gün yeni ışımış, hayat tüm telaşıyla akmaya başlamış.
Okula giden öğrenciler, işe giden insanlar yeni bir güne merhaba demenin eşiğinde.
Kışı doğru dürüst yaşayamamış olan İstanbul hafif puslu bir havayla, yaşayanlarıyla kucaklaşıyor.
Kah güneşli, kah sisli, doğru dürüst yağmur ve kar görmeden Şubat ayı bitmek üzere.
Güneş mahcup ve mahzun bir prenses gibi, nazlı ışınlarını Haliç’in sakin sularında oynaştırıyor.
Unkapanı köprüsü üzerinde, kimi emekli kimi işsiz, onlarca olta avcısı, vira bismillah deyip, sallandırmışlar kamışları maviliklere.
Martılar günlük mesailerine erken başlamışlar, bir süzülüp, bir pike yaparak, denizdeki kısmetlerinin peşinde.
Yol boyundaki taflanlardan şen cıvıltılarla bir serçe sürüsü havalanıyor, dertsiz, tasasız.
Bir kuşların sesine, mutluluğuna kulak veriyorum, bir de aksi, somurtkan insanlara bakıyorum.
Çok mu bedbin insanlar olduk, ya da mutlu görünmek ayıp mı? Gülümseyen bir yüzle karşılaşmak oldukça zor.
Otobüsün camından yansıyan güneş moralimi yükseltiyor.
Şimdi diyorum, şöyle bir haykırsam:
-Hepinizin evinden cenaze mi çıktı, ya da herkes mi acı haber aldı, hiç mi yaşamaya değer bir
mutluluk kırıntısı kalmadı, ne oluyor size üzerinize ölü toprağı serpilmiş gibi, herkes bezgin.
Herhalde sabah sabah Bakırköy’den firar var derler.
Tamam geçim zorluğu, maddi imkansızlıklar, dünyanın bin türlü derdi var, yok diyen yalan söyler, hangimizin dört başı mamur bir hayatı var.
Ama değil mi ki yaşıyoruz, sağlıklıyız, çoluk çocuğumuz, etrafımızda bizi sevenler var, biraz gülümsemekten ne zarar gelir?
Evden çıkarken kaçımız eşini güler yüz ve dualarla uğurladı işine, kaç anne öpücük kondurdu çocuklarının yanağına?
Dünyada her şey parayla, pulla satılsa da, bedava olan ve en bol bulunan sevgi ve bunu göstermektir.
Canımız sıkkın, somurtursak hallolacak mı?
Para lazım, vır vır edince cebimiz mi dolacak?
Sevgimizi gösterelim eşimize, çocuklarımıza, komşumuza bir güleryüzle günaydın demek bile, bize de ne kadar iyi gelir.
Daldığım düşüncelerden hastane durağına gelince sıyrıldım.
Yine asık yüzler, gülümsemeyi unutmuş çehreler, güneş de biraz sonra insanlara küsmüş gibi, bulutların arkasına gizlendi.
Hastane maratonu başladı.