16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1460
Okunma
Okul sıralarında öğretilen ANDIMIZ’ ı düşünürüm çok zaman ve etrafımı gözlemlerim; ne kadarını uyguluyoruz?
Laf olsun diye mi söylüyoruz, gerçekten doğru ve çalışkan mıyız?
Bir de, Ulu Önder Atatürk’ün, Gençliğe Hitabesi’ni düşünürüm. Canımızı, malımızı, geleceğimizi, Cumhuriyetimizi ve kısacası ülkemizi gençliğe emanet eden Atamın sözlerini düşünüyorum. Genç nesli gözlemliyorum; gelinen noktayı gördükçe çok üzülüyorum. Neden mi?
Bir Pazar, evime uzak bir pazara gitmiştim. Çünkü, Pazar günleri açılan pazaryeri, bana hayli uzaktı ve tek boş günüm pazardı. Alış-verişimi yapınca, doldurduğum Pazar arabamla otobüs durağına geldim ve arabamı otobüse bindirmeye çalışıyordum. Çalışıyordum çalışmasına da bir tek kişi arabanın ucundan tutup yardım etmemişti. Üstelik otobüs öğrencilerle doluydu. Hepsi de aşağı yukarı lise öğrencisiydi. Muhtemelen dershaneye gidenlerle gelenlerdi.
Arabamı güç bela otobüse çıkarmayı başarmıştım; ama bu defada oturacak yer yoktu. Öğrenciler otururken, ben sallana sallana dikilmiştim. Sonra düşündüm; biz ülkeyi ve geleceği hangi gençliğe emanet edeceğiz/ediyoruz?
…..
Yaz tatilimde, Antalya’daki kızımın yanına gitmiştim. Torunumla birlikte denizden dönerken minibüse binmiştik. Minibüstekilerin çoğu turistti. Şoför yol boyunca duraklarda durup yolcu alıyordu. Bir duraktan, birkaç gençle birlikte yaşlı birkaç turist binmişti. Gençler önden koşup boş koltuklara yerleşirken, yaşlı turistler ayakta kalmışlardı. Asıl garibime giden gençlerin Türk oluşuydu.
Hemen yanımda, altmış beş, yetmiş yaşlarında bir kadın turist dikilmiş bana gülümsüyordu. Hemen torunumu kucağıma alıp kadına yer verdim. Yanıma oturan kadın çat pat Türkçe biliyordu. Selam verdim:
-Türkiye’yi sevdin mi?
-Ah! Evet evet! Ben çok sevmek Türk.
Elimi hafif hafif omzuna vururken:
-Ben de seni sevdim; iyi vakit geçiriyor musun ülkemizde?
-Evet evet! Ben evlendi Türk!
Türk’le evlendiğini anlamıştım ama kocası ortalarda yoktu. Kocasının nerede olduğunu sorduğumda, arkamdaki koltukta oturan genci eliyle gösterdi:
-İşte benim koca.
Arkamı dönüp baktığımda, yirmi beş yaşlarında bir genç yüzünü benden saklamaya çalışıyordu. Sonra tekrar daldım derin düşüncelerime. Biz ne kadar doğruyuz? Yirmi beş yaşındaki bir genç, yetmiş yaşındaki kadında ne buldu? Diyelim ki, âşık oldu. Diyelim ki kadının çok parası var ve jigololuk yapıyor. Peki dedim içimden, peki…
Kadını aldın, parasını yiyorsun, ihtiyacını görüyorsun da bir koltuğu kadından niye esirgiyorsun? Kadın ayakta sallana sallana giderken sen niye kıçını yayıp oturuyorsun?
Bütün sinirimle ağzımda bir okka tükürük biriktirdim. Suratına tükürmek için arkama döndüm ama turistlere rezil olmamak için tükürüğümü geri yuttum.
Kendi adıma utandıysam namerdim! Ülkemi düşündüğüm için tükürüğü yuttum. Şimdi soruyorum: biz ne kadar doğruyuz? Biz ne kadar çalışkanız?
Ve biz hangi gençlere bu ülkeyi emanet edeceğiz?
27/01/2011
Emine UYSAL