1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
740
Okunma
ANADOLU YARIMADASI TÜRKLERE ALLAH’IN BİR LÜTFUDUR
Avrupa-Asya, iki kıtayı birleştiren bir ülke. Asya’dan şahlanmış bir kısrak gibi Avrupa’ya uzanan bir yarım ada. Boğazları Ayırsa da iki kıtayı birbirinden, yine o boğazlar birleştirir bu iki kıtayı. Anadolu’dur bu şahlanmış kısrağın adı. Türkiye’dir bu Ülkenin adı. Bir adı daha vardır. Anavatan! Yeşil Ada Kıbrıs onu böyle çağırır.
Yapayalnızdır Anavatan, iki kıta arasında birleştirici unsur olmasına rağmen yalnızdır. Düşmanı çok dostu yoktur. Yavru Vatandan koparmak isterler. Ulus devlet yapısını bozup, parçalamak isterler. Direncini kırmak, Cumhuriyeti yıkmak isterler. Ne yazık ki bunu hem Anavatanda, hem de Yavru Vatanda içten işbirlikçiler vasıtasıyla yapmak isterler.
Orta Asya’dan kalkıp, Avrupa’nın ortalarına dek at koşturan, hükmeden, hükmettiği yerlerde adaleti sağlayan, Türk adını tüm dünyaya duyuran bir imparatorluk da yine bu iş birlikçiler tarafından gerileyip yıkılmadı mı? Bu yıkılan imparatorluğun küllerinden bir Cumhuriyet kurulmadı mı?
Ne yazık ki bu kurulan cumhuriyet kurulduğu andan itibaren düşmanlarını da yarattı. Bu kısrak başlı yarım adaya sahip olma hevesleri Mustafa Kemal tarafından engellenen düşmanlar, geçen yıllar zarfında içimizde kendi işbirlikçilerini yetiştirip, sırası geldikçe yazdıkları senaryoları sahnelediler. Önce ABD mandası olduk. Ardından NATO üyeliğimiz ve AB’ye üye olma başvurumuz. Daha yakın tarihte ise Gümrük Birliği Anlaşmasını kabulümüz.
Anadolu da bunlar yaşanırken, 100 yıllığına İngiltere’ye Osmanlı İmparatorluğu tarafından kiralanan Yavru Vatan da hareketli günler yaşanmaktaydı. Türk soydaşlarımız, Rumlar tarafından yavaş yavaş adeta bir soy kırıma uğratılıyordu. Kah ölümle sonuçlanan şiddet olayları neticesinde, kah vatanlarını terke zorlamalar sonunda adada Türk nüfus azaltılıyordu.
Böylece Anadolu bağımsızlığını yitirirken, Kıbrıs ise giderek Rumlaşıyordu.
Yukarıda yazdıklarım, bu gün bu yaşadıklarımızın nedenlerinin çok kısa bir özeti. Evet, düşman çok dost yok. Son günlerde Güney Kıbrıs’ı ziyaret edenlerin ağız birliğine dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Gerek Almanya Başbakanı, Gerekse Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin hedefinde hep Türkiye var. Bunlar son günlerde ki sıcak gelişmeler. Yıllardır üyesi olmak için adeta tüm değerlerimizden vazgeçmeyi göze aldığımız AB ülkelerinin de söyledikleri, Almanya ve Ermenistan’ın söylediklerinden farklı değil.
Buna karşın biz ne yapıyoruz. Onların ekmeğine bir parmak bal sürmeye devam ediyoruz. İç politika da aslan, dış politika da ise kuzu rolünü sürdürüyoruz.
Kestirip atamıyoruz. Ne AB üyeliği, ne de Kıbrıs’ta müzakereler. AB üyesi olmak istemiyoruz. Kıbrıs’ta da KKTC’den vazgeçmiyoruz diyemiyoruz. Kesin konuşamadığımız, tereddütlü ve tavizkar davrandığımız sürece bu düşmanlar hedeflerine ulaşıncaya dek vazgeçmeyeceklerdir. Biz Ulus Devlet ve Garantör devlet olma irademizi ortaya koyamazsak, onlarında ağzı sulanmaya devam edecektir.
Oysa yukarda da belirtiğim gibi konumumuz itibariyle tüm o düşmanlarımızı dize getirecek güce sahibiz. Fakat henüz bu iradeye sahip yöneticilere sahip değiliz. Bu yüzden kim ne derse desin sineye çekmeye hazırız.
Önce şunu bilmemiz lazımdır. Ülkeler arasında dostluk diye bir kavram yoktur. Çıkarlar söz konusu olunca bu dost düşman olur. Bu gün içinde bulunduğumuz coğrafya nedeniyle de bizim dostumuz yoktur. Ancak Soydaşlarımız dostumuzdur. Kaldı ki onların bile içinden düşman çıkmaktadır. Örneğin KKTC’de ki işbirlikçiler gibi. Dost bildiğimiz, soydaş dediğimiz Türki ülkeler bile önce can sonra canan demektedirler. Hele ağabey dedikleri Ülke (Türkiye) onlara ağabeylik yapamıyorsa onlarında kendi çıkarları doğrultusunda hareket etme hakları vardır.
Anadolu gibi bir yarımadaya sahip olmak Allah’ın bize verdiği büyük bir lütuftur. Eğer biz bunun kıymetini bilmiyorsak bu da bizim suçumuzdur.
Ayla BERKİN
18.01.2011