9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1513
Okunma

Yazılar, kadın üzerinedir, çoğunlukla.
Kadının varlığı…
Kadının yokluğu…
Çünkü kadın, en naif yanıdır hayatın. En narin, en zarif yanıdır. Hayatın sertliğine direnmedir. Başkaldırıdır, isyandır.
Bir nefestir, kadın. En soluksuz yerinde yaşamın. Gülüştür, kahkahadır.
Doğumdur, kadın. Yenilenmedir, yeniden başlamaktır.
Bunun içindir ki yazılar; “ Bir kadın gittiğinde “ diye başlarlar.
Ya bir erkek gittiğinde?
Kadın gittiğinde öksüz kalan hayat, erkek gittiğinde; Yetimleşir.
Kadın gittiğinde annesini kaybeden hayat, erkek gittiğinde; Babasını kaybetmiş olur.
Birlikte yaşanılan zamanlar boyunca, kadının hayatında ne olduğunu anlayamaz erkek. Kadın anlatamaz mı? Anlatır ama erkek duyamaz. Çünkü kadını anlatırken bağıran kelimeler, erkeği anlatırken sessizleşir. Suskunlaşır. Zordur, erkeğin yerini anlatmak. Bir o kadar da kolaydır.
Güvendir erkek, kadının hayatında. Yarındır, gelecektir.
Sırtında her zaman hissettiği; taştır. Korkusuz, endişesiz dayanabileceği.
Erkek, gider.
Bir sonra ki girer, kadının hayatına. Sonrakinden sonra, biri daha girer.
Her gelenle dayanmaya alıştığı taşı arar kadın.
Ruhunu yaslayabileceği…
Kaybeder…
Her seferinde…
Bedeninden bir parçayı…
Ve
Daha koyu bir yalnızlığa gömülür, kadın…
Bir erkek gittiğinde; yetim kalır hayat…
Annesini bulsa da yeniden…
Babasını, hiç bulamaz…
Ne hayat...
Ne de kadın…
Eser Akpınar
12.01.2011
İzmir