7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2385
Okunma

Bazen dinlenmek gerekir. Şöyle bir kenara çekilip, izlemek gerekir. Hayatı, olanı-biteni. İzlerken de konuşmak gerekir. Kendinle, izlerken gördüklerinle.
Son günlerde bunu yapıyorum. Gördüklerim; zaman zaman hayretler içinde bırakıyor, zaman zaman kaşlarımı çattırıyor, zaman zaman da dudaklarımı kulaklarıma yaklaştırıyor.
…/…
Doğada ki canlılar, dişi ve erkek olarak ikiye ayrılırlar. Dişi ve erkek hücrelerinin bir araya gelmesi ile de yeni bir canlı oluşmaya başlar. Biz insanlar da böyle ürer ve çoğalırız. Küçük iki damladan oluşuruz.
Doğduğumuzda, ortalama, üç kilogramlık bir bebeğizdir. Günler ve aylar ilerledikçe büyür, gelişiriz. Değişime uğrarız. Bir şeyler öğreniriz. Yürür, konuşuruz. Zaman içinde, bu değişim, gözle görülür boyutlara ulaşır.
Her geçen gün değişiriz.
Siz de yapar mısınız? Canım sıkıldıkça eski resimlerime bakarım. Öyle çok bebeklik dönemlerine ait olanlara değil. Genç kız olduğum sıralardan başlarım. Büyük keyiftir, benim için. Aman Allah’ım o ne kıyafetler öyle? Neler modaymış, neler giyermişim. Nasıl da değişmiş giyim şeklim. Moda etken olsa da zevkim de değişmiş. Daha farklı renkler kullanır olmuşum, mesela. O günlerde “ Hiç giymem “ dediğim modelleri giymeye başlamışım, şimdilerde. Değişim ve gelişim.
Ve tabi ki bilgilerimiz, öğrendiklerimiz. İlkokula başladığımız andan itibaren öğrenmeye başladıklarımız. Ortaokul, lise ile gelen yeni bilgiler. Öğrenmeye, bilgilenmeye ve beraberinde gelen değişime, gelişime ihtiyacımız, gereksinimiz olmasaydı; ilkokuldan sonrasına gerek kalmazdı.
Sonra… Sonra, bir yaşa geliriz. Bu yaşa, ortalama, on yedi ya da on sekiz diyelim mi? Uygundur, değil mi? Kişiliğimiz oturur, kararlarımız daha bir sağlam olur, farkındalıklarımız tavan yapar. Bu yaşların bir önemli özellikleri daha vardır. Dış değişimimiz ve gelişimimiz devam ederken, iç gelişimimiz ve değişimimiz sabit hale gelir. Aşk-meşk olaylarından bahsetmiyorum. Geleceğimizi etkileyecek olan; dünyaya, hayata bakışımızı kastediyorum.
O dönemde, hayatın neresinde duracağımızın kararını kesin olarak veririz. Sonrasında değiştiren olmaz mı? Elbette olur. Ama biz kimlerden konuşuyoruz? Genelden konuşuyoruz.
Garip olan nedir biliyor musunuz? İlerleyen yaşımızla pek çok şeyimiz değişir, gelişir. Ama hayatta durmaya karar verdiğimiz yerimiz, değişmez. Değiştirmeyiz. Değiştirmediğimiz gibi daha da kalınlaştırırız; görüşümüzün, kararımızın etrafındaki çerçeveyi. Daha tavizsiz oluruz. Daha hoşgörüsüz oluruz. Farklı duruşları; daha bir sert ret ederiz. Daha çok eleştirir, daha sert yargılarız.
…/…
Bazen dinlenmek gerekir. Şöyle bir kenara çekilip, izlemek gerekir. Hayatı, olanı-biteni. İzlerken de konuşmak gerekir. Kendinle ve izlerken gördüklerinle konuşmak gerekir.”
Demiştik ya?
Son günlerde bunu yapıyorum.
İnsanların etrafında çerçeveler görüyorum. Kat kat sağlamlaştırılmış çerçeveler. Ne bu çerçeveleri açıp dışarı çıkmaya niyetleri var, ne de içine farklı bir görüşle gelecek rengi katmaya. Öylesine yapıştırmışlar ki “ Hayır “ ı zihinlerine, “ Belki “ demeyi bile düşünmüyorlar.
Bunca zaman “ Doğru “ dediğimiz, kabul ettiğimiz ya da bildiğimiz, öğrendiğimiz “ Yanlış “ sa?
Korkutan bu mu acaba bizleri?
Eser Akpınar
08.01.2011
İzmir.