3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
821
Okunma
geçen gün sevdiğim şiirleri ve yazılarını elimden geldiğince takip etmeye çalıştığım bir arkadaşın yazısında hak verdiğim ve katıldığım ki kendisi de zaten çok iyi tesbitler yapmıştı , yazısında bir bölüm belki de yaşantıma hitab etmediği içindir ki içimde bu kısıma katılmıyorum sesi yükseliyordu..
o akşam iş çıkışı eve giderken yolda o yazıda anlamadığım ve gözden kaçırdığıım bir nokta var diye düşünüyordum...
eve vardığım an yine okumaya başladım..belki de dört kere okudum ve aralıklı aynı kısım için düşünmüştüm anlayamadığım bir yer vardı..
yazıyı yazan arkadaş izmir li ben ise malatya doğumlu olmama rağmen istanbulda büyümüştüm. ama yinede malatya kültürünü aileden alıyorduk...
aslında yazıdaki tamamen o kısım ile diğer kısmı ayıran özellik ...yaşadığımız ve büyüdüğümüz toplumun yaşantımıza katmış oldukları değişkenlikti.
evet ..
saygı duyduğum ve düzeyli , kültürlü gördüğüm arkadaşımın yazısındaki büyük bir bölümü psikoloji baş kısımda kültür öne çıkmıştı orta kısım tamamen gelir durumu ve yaşam şartları son kısımda toplum olarak oynadığımızın oyunlar..kişilik oyunları...
o gün akşam aklıma ROGER VAİLLANT ın kanun oyunu geldi....:)
bir daha okudum Roger Vaillant oyununda oynamak istermisin yazısını ve o an o arkadaşıma hak vermiştim...
yazıyı yazan arkadaşım genelde kişilerin sahte dışşallıkları ile içselliklerinin bir olmasını ifade etmeye çalışmıştı .
kısaca toplum davranışlarımızın bir çoğunu disipline edici yada kalıba koyucu baskınlığı düşüncelerimizi etkiliyor..
değişkenlik ve kabuk kırmak bunuda topluma kabul ettirmek en zor konu olsa gerek..
belki de rollerin arkasına fazla sığınıyoruz....
samimi olmak ile takdir edilmeyi bazen karıştırıyoruz ..
kişilere bakarken kendi değer yargımızla bakıyoruz belki de......
bencilik temeli sağlam bina gibi bizi yok ediyor ...
içimizde büyüyen düşünce ve duygularımızı artı dürtülerimizi gizlemek ise işlediğmiz bir cinayeti ört bas edermiscesine gün yüzüne çıkmasından korkuyoruz ....
karşı cins ile tanışmaların temelinde yatan sessiz canavar cinsellikten uzak durmak isterken isteklerin pençesinde kıvranıyoruz belki de yada çok kasılıyoruz....
gizliyoruz...gizleniyoruz...korkuyoruz....şartların uygunsuzluğundan mutsuzlaşıyoruz....
isteklerimizi hayallerimizde belkide dejenere olmalarını bekliyoruz...
rolleri şaşırdığımız an farklı bir kişi meydana çıkıyor ve psikoloji kişilik ikilemi teşhisini vuruyor....susuyoruz...inkar ediyoruz...
bence hepimiz çok usta oyuncu ve çok iyi gizlenmesini biliyoruz....:))
hayat için gerekli mi acaba gizlilik....
açıklık kazansak kayberdermiyiz...
cinsel dürtülerimiz hiç konuşmadığımız ve bir kere yada bir kaç kere gördüğümüz karşı cinsi arzularken bizler bir mağara buluyor ve kaçmaya başlıyoruz...belki de bu kısım rolümüzü en zor oynadığımız kısım...susuyorum bu kısımda belki de konuşmaktan korkuyorum....:)
ya siz ?
evet..o yazıda tamamen kendimizi kandırdığımız ve paylaşmayı , düşüncelerimizi anlatmayı beceremediğimiz için saklanmalarımızı yazmıştı sevgili arkadaşım...
ve haklıydı...
avrupada ev terapileri var...içsel kişiliği dışa vurmaktan korkanlar için...
nerden bu tesbit çıktı derseniz Dünyanın en büyük beş terapisyeninden biri olan Irvın D.Yalom hayranı olduğumdan derim...
freud’un dediği gibi dil sürçmesi blinç altının dışa vurumu...gizlenen sözler....
haklıydın sevgili yasukukla....
ve yazında anlamadığım kısmı şimdi daha iyi anlıyabiliyorum...
sevgi ile kalın....
gizlenen sözler adına...
gizlenen yüzler adına...