2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
711
Okunma
Sonra birgün insanları tanırsın tanımaya başladığın ilk zamanlar ilgini çeker yaklaşırsın yaklaştıkça zannedersin ki mutlu olacaksın.Mutluluk seni kör eder,körleştikçe dalarsın en derinlere.Çünkü en derinlerde bulmak istersin yosunun en yeşilini,mavinin en berrak halini.İşte vurgun tam bu anda yakalar insanı.Daldığın o derinlikte yediğin vurguna hazırlıksız olduğun için yakalanırsın.Artık ne yosunun en yeşili nede mavinin en berrak hali kalmıştır.Mutluluğun kör ettiği gözler açılmaya başlar.Açıldıkça tanıdıklarını aslında tanıyamadığını vede tanıyamıyacağını anlarsın.Anlamak üzer insanı,anlamamanın mutlu ettiğinden daha çok üzer hemde.Keşke anlamasaydım dersin ve keşkeler yine girer hayatına.Sanki her köşeyi kaplamışcasına ve boş anını gözlüyor gibi, kendine söz verdiğin ’’ bir daha asla keşke demiyeceğim ’’ cümlesini sana yutturmak için saldırırlar sana.Ve galip gelirler,neden keşke deriz ? Nedeni yok belkide.İnsan ve pişmanlıklar aynı boyuttadır ve yaşadıkça ne enlem ne boylam farkı olacaktır aralarında.Keşkesiz yaşamlar sadece cümlelerde kalır belkide.Uygulamaya dökmek ,teorik olarak anlatmak kadar kolay değildir.Bunun içindir ki keşke demiyen insan yoktur hayatta.Her akşam keşkelere veda ederek ve bir daha keşke demiyeceğim diye uyur, uyandığı hergün sayısız keşkelerle akşamı eder insanoğlu.Keşke demiyeceğimiz işleri sadece uyurken yaparız bu nedenle.Sürekli uyumakta elinde olmadığından keşkeleriyle barışık yaşamalı insan.Keşke buda mümkün olsa :)))