5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
794
Okunma
CUMHURİYET DÖNEMİ AYAKLANMALARI:
Nasturi isyanı (1924- Hakkari)
Jilyan isyanı (1926- Siirt)
Şeyh Sait isyanı (1925- Bingöl-Muş-Diyarbakır)
Seit Taha ve Seit Abdullah isyanı (1925-Şemdinli)
Reşkotan ve Reman isyanı (1925- Diyarbakır)
Eruh’lu Yakup Ağa ve oğulları (1926-Pervani)
Güyan isyanı (1926-Siirt)
Haco isyanı (1926- Nusaybin)
I. Ağrı isyanı (1926)
Koçuşağı isyanı (1926- Silvan)
Hakkari- Beytüşşebab isyanı (1926)
Mutki isyanı (1927- Bitlis)
II. Ağrı isyanı
Biçar harekatı (1927- Silvan)
Zilanlı Resul Ağa isyanı (1929- Eruh)
Zeylan isyanı (1930- Van)
Tutaklı Ali Can isyanı (1930- Tutak-Bulanık-Hınıs)
Oramar isyanı (1930- Van)
III. Ağrı harekatı (1930)
Buban aşireti isyanı (1934- Bitlis)
Abdurrahman isyanı (1935-Siirt)
Abdulkuddüs isyanı (1935-Siirt)
Sason isyanı (1935-Siirt)
Dersim isyanı (1937-Tunceli)
PKK terörü (1984-----)
Alıntıdan çok net anlaşılacağı gibi, tarih boyunca isyanlara abone olmuş bir halk : Kürtler !
Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurucu halklarından biri olduğu tartışılmaz olan bu halkın, yok sayılması, ayrımcılığa ya da asimilasyona tabii tutulması, dilinin, kültürünün yasaklanması, eğitiminin engellenmesi asla haklı gösterilemez.
Onlara sırf Kürt oldukları için düşmanlık besleyenler, kim olurlarsa olsunlar, asla vatansever olarak kabul edilemezler.
Bu ülkenin içeride üç önemli düşman kitlesi vardır :
1- Irkçılar : Bu ülkenin gerçek sahibinin, sadece saf Türk ırkına mensup insanlar olduğunu iddia edip, diğerlerini dışlamak isteyenler.
2- İrticacılar : Bu ülkenin bir din devleti olması için, devletin dini kurallara göre yönetilmesi için mücadele edenler.
3- Etnik bölücüler : Ülkeyi Kürdistan, Türkistan, Lazistan, Çerkezistan vb. etnik gruplara, eyaletlere bölmek isteyenler.
Bunlardan hiç biri diğerinden daha az tehlikeli değildir. Geçmiş Kürt isyanlarında, İrticacılarla Kürt bölücülerin işbirliği yaptıkları da görülmüştür.
’’ Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran halkların tümüne birden, Türk Milleti denir !’’ diyen Mustafa Kemal Atatürk, tüm bu halkların birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde, dedelerinin tertemiz kanlarıyla sulanmış bu topraklarda yaşamalarını vasiyet etmiştir.
Onun vasiyeti üzerine ne Kürtlere ne de başkalarına, bu ülkede ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmamıştır. Ne yerleşimde, ne işe, okula alımlarda asla ayrıcalık olmamıştır. Kürtlerin ne ülkeleri istila edilmiş, ne de Güneydoğu’ya hapsedilmişlerdir. Yaşadıkları yerleri seçen yine kendileridir.
Dileyen, dilediği ile yerleşmedi mi ? Büyük şehirlerin göbeklerine yaptıkları gecekondulara bile tapu verilmedi mi ? Diledikleri yerde diledikleri iş yerlerini açmadılar mı ? Milletvekili olmadılar mı ?
Kürtler, özellikle Ermenilerin kışkırtmaları ile bu ülkenin başına bela olmuşlar ve olmaya devam etmektedirler. Ne yazık ki bu ülkenin en büyük düşmanı Ermeniler olmuştur ve Kürtlerin de en büyük dostu olmuşlardır.
PKK’nın kurucuları arasında Ermeniler vardır. (Örnek : Orhan Bakır diye bilinen Ohannes Bakıryan- Hrant Dink’in en samimi arkadaşlarından) Kürtlerin Kürdistan diye kabullendikleri topraklar üzerinde en çok hak iddia edenler de yine Ermenilerdir. (Diyarbakır’a, Ermenistan’ın başkenti diyorlar)
Kürtlere bu güne kadar yapılan yanlış uygulamaların hepsinin temelinde, ya bu isyanların ya da asla onaylamadığımız ırkçıların parmağı vardır.
Bu günlerde Kürtler dil özgürlüğü maskesi altında, öncesinde özerklik, ardından bağımsızlık ve Kuzey Irak Kürtleri ile birleşip sözde Büyük Kürdistan devleti hayali peşindedirler.
Yıllardır bölücülüğü inkar eden, masumane özgürlük masalları anlatan, asimilasyona karşı kendilerini savunduklarını iddia edenler şimdi maskelerini ellerine almış, gerçek niyetlerinin ne olduğunu açığa vurmuşlardır.
Yıllarca dökülen onca kanın sorumlusu PKK ve destekçilerinden başkası değildir. Türk halkı bugün, bir nebze de olsa düşmanlık duyguları beslemeye başlamışsa, bunun sorumlusu yine Kürtlerin kendileri ve onları temsil ettiklerini savunan terör örgütleri ve siyasi temsilcileridir.
Şimdi yeni bir isyanın provaları sergileniyor. Türk ordusu tuzağa çekilmek isteniyor. Özerklik ilan edildiğinde, Ordu sert şekilde müdahale eder de kan dökülürse, Birleşmiş Milletler’in müdahalesi beklenecek. Bunun için de porovakasyonlar yapabilirler. Kendi insanlarını katledip, askerimizin- polisimizin üzerine atmaya çalışabilirler.
Hiç bir şekilde bu ülkeyi bölmeye güçleri yetmeyecektir. Sonuçta kaybeden yine onlar olacak, Türk halkının dostluğunu ebediyyen kaybedeceklerdir.
Türk dostluğunun değerini bilmeyenlerin hak ettiği de budur aslında. Bir çoğu ülkenin değişik illerinde, aramızda yaşıyorlar. Olanlar onlara olacak. İster istemez davranışlarımız farklı olacak bu durumda. Kimimiz iş ilişkilerimizi, kimimiz kız alıp vermeyi, kiraya ev vermeyi , hatta selamı - sabahı bile kesebiliriz onlarla.
Daha fazla uzatmayalım. Gerçekler benim anlatmak istediğimden, hatta hayal bile edemediğimden daha kötü olabilir.
Ok yaydan fırlamış gibi. Maalesef yeni bir isyandan vaz geçmeleri pek mümkün görünmüyor. Devletimiz de ne yazık ki zaafiyet gösteriyor. Onlar da bundan yüz alıp- güç bulup yola çıkmış durumdalar.
Dilerim sihirli bir güç akıllarını başlarına getirsin. Tam da hiç olmadıkları kadar özgürce ve insanca yaşamalarının mümkün olmaya başladığı bu günlerde, böyle bir fırsatı tepip, yıllar öncesine geri gitmesinler.
Kaybeden değil kazanan barış olsun, insanlık olsun diyorum ama ; mucizeler sadece masallarda oluyor. Ne yazık ki........
Fikret TEZAL