12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2189
Okunma

Sitede gezinirken, Eser arkadaşımın yazısını okudum, bin bir düşünce üşüştü aklıma.
Okul yılları, mahalleden arkadaşlarımız, kimler kimler geçmiş hayatımızdan.
Bazıları sessiz sedasız, bazıları derin izler bırakarak…
Dedemin yazlığından çok samimi olduğumuz, sonra yaptığı yanlış evlilik ve onun sürüklediği kaybolan bir hayat. Hapishanede geçirilen, kayıp yıllar, boşa giden, ziyan olan bir ömür.
Oysa genç kızlığımızda, her yaz buluşup, dört ayı birlikte geçirdiğimiz günler, ne kadar da mutluymuşuz! O yıllarda çok tenha olan Marmara sahilleri, tertemiz deniz, pırıl pırıl bir kumsal, sorunsuz, mutlu, neşeli yazlar, ilkbaharda yeni buluşmalar.
Her genç gibi hayatın sadece güzel yanlarını görürdük, hayallerimizi anlatırdık birbirimize, büyük bir heyecanla.
Sonra hayatın çarkına kapılarak dördümüz başka yönlere dağıldık.
Büyümek zor gerçekten çok zor, ama kaçınılmaz.
Sonrasında sorunlar, mutsuzluklar, hüzünler, ayrılıklar, sevinçler.
Öyle bir ayrılış ki, birbirimizden hiç haber alamamak!
Hava oldukça puslu, insana kasvet veren cinsten.
Mutluluk kaynağım güneş kendini gizlemiş, içim üzgün, tarifi mümkün olmayan bir hüzün kaplamış benliğimi.
Her zaman kendime yaptığım, olumlu telkinler de bir işe yaramıyor.
Bir derdiniz olmaz ama yine de, gamlı olursunuz ya, işte öyle bir halet-i ruhiye içindeyim.
Ne kadar çok arkadaş gelip geçmiş hayatımızdan.
İlk evlilik yılları, çocukları büyütüp, yetiştirme telaşı, kaybettiğimiz sevdiklerimiz, akrabalarımız, derin acılar bırakıp gidenler, hayatımızdan yıldırım gibi geçenler.
Sanki uzun metrajlı bir dram izler gibiyim, çok kalabalık, bir hüzünlü bir gülümseten dostlar, dostluklar.
Hastalık yüzünden kaybettiğim değerli dostum, sebebini hatırlayamadığım ayrılıklar.
İnsanoğlu arkadaş öğütme makinesi gibi, yıllar içinde silikleşen silüyetler.
Çok sevdiğim, değer verdiğim, can dostumun, Anadolu yakasına taşınması, ne kadar görüşsek de, ayni apartmanda, akşam sabah görüşmeye benzemiyor.
Araya giren uzaklıklar dertleşmeyi, paylaşmayı engelliyor bir anlamda.
Bu satırları okuyacağını biliyorum, sabah kahvelerimizi, günün her hangi bir saatinde birbirimize moral vermemizi özledim. Geçen gün uğradığında çok mutlu oldum.
Her zaman denir, Rabbim ölüm acısı vermesin, sağ olan birbirine kavuşur.
Doğru, işin başı sağlık, yine de kış ayları geldi mi, kısa karanlık günler, soğuk ve yağışlı güneşsiz havalar, bizleri daha mutsuz, bedbin, ümitsiz mi yapıyor diye düşünmeden edemiyorum.
Çocuklarım uzak, torunların özlemi ağır basıyor, arada uzun binlerce kilometre…
Büyümelerine, o güzelliklere sadece bilgisayar ekranından kısıtlı şahit olmalar.
-Alo babaanne, nasılsın diyen sesleriyle, mutlu olmaya çalışmak, gözyaşlarını belli etmeden, içine akıtmak.
Onları ve çocuklarımızı üzmemek için, bazen neşeli, bazen esprili hatır sormalar…
Büyümek işte böyle, hayatın gerçekleriyle yüzleşmek, bir anlamda.
Neyse sizleri de fazla üzmeden ben satırlarıma son vereyim.
Yine de Rabbim ebedi ayrılıklar vermesin, sağ olan görüşür inşallah diyelim.