4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2516
Okunma

Sıcak bir bahar gününde okula gitmek için yola çıkmıştım. Okulum merkezden 40 dakika uzaklıkta bir ilçedeydi. Terminalden otobüse bindim ve arka beşliye oturdum. Yanımda bir kişilik boş yer vardı. Onun yanında bıyıklı, olgun denebilecek yaşlarda bir bay vardı. Hemen ön koltukta yetişkin yaşlarda sonradan bu amcanın hanımı olduğunu öğrendiğim biraz şişmanca bir pardösülü teyze ve yanında biraz açık giyimli -bana göre en azından- üniversiteli genç bir bayan öğrenci oturuyordu son derece hoşgörülü bir şekilde. Onların bir ön koltuğunda da yine üniversiteli olan yine açık giyimli bir kız ve bir erkek oturuyordu.
Kulağım istemeden de olsa bu iki koltuktaki arkadaşların konuşmalarına gitti. Arkadakiyle öndekiler arkadaşlarmış. Arkadaki telefonla konuşmakta ve öndeki kız dinlemek için onun mp3 çalarını istiyor. Bu bayan da veremeyeceğini çünkü kendisinin dinleyeceğini söylüyor öndekine. Öndeki kız da bu sefer sen zaten telefonla konuşuyorsun ver birazcık dinleyeyim diye ısrar edince bu sefer de veremem çünkü pilimi bitiriyorsun gibi sudan mazeretlerle vermek istemedi. Bunlar sözde arkadaşlar...
Buraya kadar her şey normal gidiyordu, her ne kadar çıkar meselesi olsa da aralarında bu şimdiki anlatacağımın yanında hiç kalır. Az ilerdeki bir durakta ‘çarşaflı’ bir bayan daha bindi otobüse arka kapıdan. Bayan ya hani bizim yanımızdaki yani beşlikteki boş yere oturması olmazdı etik açıdan. Muavin bey saygılı bir sesle iki öndeki bu genç üniversiteli delikanlının arkaya geçmesini oraya da son binen ablanın oturmasını söyleyince sanki kıyamet koptu. Az önce arkadaşından mp3 isteyen öndeki kız hemen itiraz ederek onun yanında oturamayacağını, ancak yanına arkadaşının oturabileceğini söylemişti biraz hiddetle karışık heyecanla. Öyle de oldu arkadaki kız öne geçince kıyafetinden ötürü bir ayrımcılık yapılan ablamız da arkadaki teyzemizin yanına oturmak zorunda kalmıştı. Az ilerde arkadaşları olduğunu tahmin ettiğim uzunca saçlı biraz sakallı erkek daha bindi. İki kişi oturan bu bayanlar yanına hiç zorlanmadan o bayı da aldılar çok normal bir şekilde.
Tehlike acaba hangisinde! Sadece çarşaf giydiği için soyutlanan bir bayanda mı? Ya da ahlâkî olarak hiç de hoş olmayacak bir şekilde davranan bu bayanlarda mı?
Burada anlayamadığımız bir husus var ki o da bir insanı giyiminden ötürü ikinci sınıf hatta üçüncü sınıf saymak nasıl bir insanlık. Bu kime kazanç getirir. Bu bayan da açık giyimliydi ve kimse onu giyiminden ötürü bir yere ayırmadı, halvete çekilmedi.
Renklerin kaosu yaşanıyor ülkemizde şu anda. Birisi diğerinin üstüne-başına bakacağına neden fikirlerine bakmıyor.
Bu resimde bir kaos vardı içimizi ürperten. “Kardeşlikten de eser yok maalesef, köklerimiz bir olmasına rağmen. “ Giyim-kuşam yüzünden kanlı-bıçaklı hâle geliyoruz. Sarı ortak renkse yanına kırmızı alan, lacivert alanı sevmez; aynı şey tam tersi içinde geçerli. Aslında bizim memleketimizde Osmanlı’nın hoşgörüsü olsaydı kimse kimsenin boyasına karışmazdı.
Bu insanlık dramı sadece bu otobüste olanlardan ibaret değil. Her gün binlerce genç kızlarımız üniversitelerin kapılarında bu tazyiki görüyor. Sonunda onların tabirince sentinize oluyor, paklanıyorlar. Unutmayın ki bu ülkede rahat ve huzurlu yaşayabiliyorsanız bu, cepheye mermi taşıyan Nene Hatun annemiz gibi ‘başörtülü’ daha nicelerinin sayesindedir.
İlhan KAPLAN