’bende bana dair hiçbir şey bırakmayan bu aşk hakiki hürriyettir
ama sadece gördükleriyle yetinen insanlar anlayamaz bunu...’
(Babı-ı Esrar)
Ben ne gördüklerimle yetindim, ne duyduklarımla, ne hissettiklerimle. Hep fazlasını istedim hayattan, hep fazlasını verdi, ben de hep bir şeyleri haddinden fazla yaşadım. İlacın dozunu aştığında nasıl ki faydadan çok zarar verirse insana, bende dozunu aştım hayatınn. Sonunda anladığım; yüksek dozdan aldığım mutluluklar ve mutsuzluklar toplamında yalpalayışlarım ve bazen kalkamayışlarım oldu...
Neyi anladım, neyi gördüm yada görmedim de anlayamadım?
Nerede eksik, nerede yanlış yaptım?
Ama ben hala gördüklerimle yetinmemeye kararlıyım...
Hissettiklerim
zamandan, gerçeklerden ve hakikatten daha mühim...
Hürriyet diyor! İnsan hürrüyetinden vazgeçer mi? Bu öyle bir hürriyet ki, öyle bir özgürlük ki, onun
aşkı öyle mübarek ki, yasakları çiğnetiyor, kararları kırdırıyor, ağzından çıkanı geri yutturuyor insana. Varlığıyla hayatımı onurlandıran ve hayatımın önlenemez eksikliği olarak her daim iç yangınım ve iç huzurum olarak yüreğimdeki varlığını sürdürerek özlenenecek tek insan O!
O olmayacaksa uzun bir hayatın kime ne faydası var? Bana mı? Yok yok... Ben onun için ’koca bir ömrü yakmaya’ razı olanlardanım! ’Dumanını görse bana yeter’ dedikleri türden! Ben okyanusları aşıp, bir ırmakta boğulanlardanım. Ama böylesine deli deli akan bir ırmakta, söyleyin hangi ş
aşkın boğulmadan, ahmakça, ziyan bir ömrü yaşamaya meyleder?
Bu ahmaklığın en dik alasıdır!
Kendi isteğimle, seve seve, hergün, bir kez daha o ırmakta boğuluyorum... Güneşi bir kez daha göremeyeceğim güne dek en iştahlı halimle, yüzlerce kez daha boğulacağım, hevesle...
O’nu öylesine çok seviyorum ki;
ÖZLEMİM; O’NA ARMAĞANIMDIR!
Şimdi
gecenin en hain karanlığıyla,
gündüzün en mağrur aydınlığıyla pazarlığa oturup, onu geri istemediğimi söyleyeceğim. Zira
özlemek sevmekten bile kutsal! Özlemek; ibadet gibi
vakitli/
vakitsiz kapıldığım bir derya. Bir ahenk, bir mükafat; sevilenin nar-ı
aşkına. Özlemek gelip durduysa kapıma, elimde yanmaktan b
aşka tutacak bir tokmak yoktur!
Öyleyse en
hasretinden
özlemeli o
vakit,
sevgilinin suretini, sukunetini basmalı bağrına.
Ahkam kesmek mi? Hayır!
Ben uçurumun ucundaki tek bir papatya da takıldım, bir bir kopardım yapraklarını, elimde kalan son bir yaprakla pazarlıktayım...
fulya