14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3531
Okunma

Meslekler insanlık tarihi kadar eskidir. Yeryüzünde ihtiyaçların karşılanması, kullandığımız ve bizim için gerekli olanları kendimiz üretemeyeceğimiz için, çeşitli meslek grupları doğmuştur.
Yaşamak için en önemli olan hava ve su dışında, başlıca yiyeceğimiz ekmek ve onun imalatçısı fırıncılardan bahsedeceğim, bu yazımda.
Çok kolayca, bakkal ya da marketlerden temin ettiğimiz, her sofra ille de tazesi olsun diye, bilinçsizce israf edebildiğimiz ekmeğin mimarı fırıncılar…
Hayatları sandığımız kadar kolay da geçmiyor.
Sabahları uyandığımızda, işe ya da okula gitmeden, kahvaltı ve çocuklarımızın beslenme çantaları için, hemen bakkaldan alıverdiğimiz ekmek, bizler uykudayken hangi emeklerle meydana geliyor, hiç aklımıza geliyor mu?
Birebir gözlemlediğim bir fırıncımızın günlük çalışmasını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gece, saatler uyku zamanını gösterdiğinde, sıcak yataklarını terk edip, bizler yatmaya hazırlanırken, onlar işlerinin başına geçerler.
Odun ile ekmeklerin pişirildiği, fabrikasyon olmayan, taş fırın tabir edilen fırında çalışan bu kişiler, akşam fırını kapatıp, evlerine gitmeden, sabah yakacakları odunları, ısınıp, kolay yanmaları için fırının içerisine yerleştiriyorlar.
Hamurkâr, sabah ilk çıkacak ekmeklerin hamurunu hazırlamak üzere yeterli miktarda, un, su ve mayayı, hamur karıştırma makinesine, dolduruyor ve makine, özlü bir hamur elde edebilmek için yeterli bir süre çalıştırılıyor.
Kıvama geldiğinde, otomatik hamur kesme makinesine yerleştirip, arada gramaj kontrolü yapılarak, kesilen hamurların, yuvarlanarak bir süre daha dinlenmesi sağlanıyor.
Hamurlar yeterince dinlenince, tek tek şekil verilip, normal boy, ya da tava ekmeği şeklinde tepsilere dizilerek, raflara yerleştirilip, pişiriciye verilmeye hazır hale geliyor.
Fırın ısısı, yeterli seviyeye gelince, pasa çekmek denen işlem başlıyor.
Elektrikli fırınlar muhakkak çok teknolojik ve daha kolaylıklar sağlıyordur.
Fakat taş fırında pişmiş ekmeğin lezzeti ve kokusu da onlarda bulunmuyor.
Yardımcısı, üzerine ekmek hamurlarının dizildiği pasa isimli tahta tablaları, pişiren ustaya alabileceği yakınlığa getirip, boşalanları yerine taşıyor.
Özel bir beceri gerektiren bir çabuklukla, hamurlar fırıncı küreğinin üzerine dizilip, üzerlerine kepek serpilip çizilerek, pişmek üzere fırına gönderiliyor.
Fırının bir tarafından verilenler, kontrol edilerek, pişenler yine büyük bir ustalıkla, tek hamlede, içtimada dizilmiş askerler gibi dizili, dışarı çekilip, kasalara yerleştirilip, satılacakları bakkal ve marketlerin yolunu tutuyor.
Birkaç günlük gözlemim, her meslekte olduğu gibi, fırıncılığın da uzun yıllara dayanan ustalık ve beceri isteyen bir iş olduğunu anlamama yetti.
Ekmek bizim için asli gıda maddelerimizden, vazgeçemediğimizdir.
Geçen yıl yazdığım ekmekle ilgili yazımda anlattığım için, buğdayın ekilişi, unun elde edilişiyle ilgili emekleri tekrarlamıyorum.
Ekmeğin pişirilme aşamasındaki onca emekleri gördüğüm zaman, bir kere daha düşündüm.
Bunca emekler, alın teri ve uğraşlar sonucu soframıza konuk olan ekmeğe, gereken saygıyı gösteriyor muyuz? Tekrar düşünelim!
Bir zerresini dahi ziyan etmeye kıyamayacağıma karar verdim.
Dünyanın açlıkla savaştığı günümüzde, ekmeği tüketirken, yeterince dikkatli davranmalıyız.
Sizce de büyük bir saygı ve özeni hak etmiyor mu?