6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
569
Okunma
Çorap işi iyi gitmeyince altenatif aramaya devam etti. Gersan sanayisindeki triko imalatı yapanlardan hafif defolu kazaklardan alıp, onları evde eşi tamir ettikten sonra pazarda satmaya başladı. Bu arada müşterilerin karakterlerini,nasıl yalan söylediklerini ve ruh hallerini de öğreniyordu.Çok dikkat etmesine rağmen yine de çarpılıyordu.
Hafif alacakaranlık çökmüş, malı toplamak üzereyken; kızıyla birlikte pazara gelen kadına panço satmaya çalışıyordu.Kızı,pançoyu giydi,giymesine ama parayı vermeye de bir türlü yaklaşmıyorlardı. Ayhan,hala bekliyordu. “Pançoyu çıkarın “ da diyemiyordu.
Kadın:
- Oğlum, biz karşı sitede oturuyoruz,şu anda üstümde yeteri kadar para yok.Sadece sebze ve ekmek alasıya para almışım üzerime.
Ayhan; kadının bu sözlerine karşı duygusal davrandı. Öyle ya insan unutabilirdi. Hem karşı sitede de oturuyormuş.Yalan söyleyecek değildi ya, koskoca kadın.
Kadını bir daha göremedi.Gidiş o gidiş.İsmini cismini de almamıştı.
“Neyse bu da bana bir ders olsun! “
Bundan sonra daha dikkatli olacaktı.Yaşamın içerisinde her zaman risk vardı.Bunu kabullendi.Riskten hiçbir zaman kaçmayı düşünmedi.Aklının köşesinden bile geçirmedi.Riskleri göğüsleye göğüsleye bir gün doğru yolu bulacağına adı gibi inanıyordu.
İflas yüzünden mağazasını kapatan bir esnafla arkadaşlık kurdu.Otuz yaşlarında ya var ya yoktu.Civa gibiydi.Yerinde duramıyordu. Adı Taner.
Bir gün,Taner’le oturup bir şeyler yiyorlardı pazarda.Taner’in sattığı mallar pahalı ama satılıyordu. Kaliteli mal satıyordu.Ondan bir sürü şeyler öğrendi.Taner,farklı biriydi.Paylaşmayı seviyordu.Bazı esnaflar gibi karnından pazarlıklı değildi:
- Ağbey,böyle olmaz.On sene de geçse arpa boyu ilerleyemezsin bu gidişle.Mevsimi kovalayacaksın.Bir de yazın satacağın malı,kışın;kışın satacağın malı da yazın alıp zamanı gelince tezgahında satacaksın. Etrafını araştırmalısın.En azından ayda bir kez İstanbul’a git,Merter,Mahmutpaşa,Zeytinburnu’nu dolaş. Oraların havasını kokla.Satın alacağın malları incele.Hesaplı düşürürsen bastır parayı al. Özellikle de işçisinin parasını ödeyemeyen toptancı ve imalatçıları bulmaya çalış.
Öyle yaptı.Bir kaç kez İstanbul’a gidip söylenilen yerleri dolaştı.Ankara’daki fiyatla kıyasladı. Oldukça hesaplıydı. Fazla riski göze almayarak birkaç çuval mal yapıp döndü,Anakara’ya.
Onları satınca kendisine güveni geldi.Daha bir hırslandı. Bu arada yeni bir Pazar yeri buldu.Ümitköy.Bulunduğu yere on altı kilometreydi.Binek renosuyla oraya gidip birkaç hafta tezgah açtı.Satışlar,Batıkent’e göre oldukça iyiydi.Aynı zamanda Ümitköy’ün halkı gelir yönünden oldukça yüksek ve sosyal yaşantı yönünden de oldukça farklıydı.Aynı zamanda sosyatik ve küçük burjuva bir havaları vardı.Fiyata hiç itiraz etmezlerdi. Yeter ki,alacakları mal kaliteli ve markalı olsun. Nike,adidas,tomi,Mercedes v.s. aradıkları markalardı.
Bayanlar,polar şalın her çeşidine düşkündü o sıralar (yedi sene önce). Tanesi on liradan satılıyordu.
İstanbul’a gittiği günlerden bir gün Merter de Fatih çarşısının en alt katındaki dükkanların birine gözleri takıldı.Dükkan henüz açılmamıştı ama dükkanının içerisindeki uzun masanın üzerinde rulo halindeki polarları dikkatle incelemeye başladı.Çok geçmeden dükkanın sahibi geldi. Aralarında sıkı bir sohbet başladı. Dükkan sahibi dertliymiş.Hatta kiracıymış.O da poların toptancısına yüklü miktarda sipariş verdiği polar,regüle çıkmayınca geri götürmek istemiş.Karşı taraftan adamlar da tehdit etmişler.
“Seni” döveriz,söveriz,falan filan “
Adamcağız da kimsesiz olunca sesini çıkaramamış.Aynı zamanda para sıkıntısı da çekiyormuş.
Ayhan, anlatılan öyküyü dinleyince, duygusal davranıp,adamın ruhunu okşamayı bildi.
- Kafayı takma hemşerim. Her derdin bir çaresi vardır.Sen merak etme.
Aslında bu tesellisinin altında tilkilik yatıyordu.Masanın üzerindeki polarlardan nasıl yararlanabilirim diye düşünmekteydi.
- Ya,arkadaşım.Ben de gariban bir pazarcıyım.Senin şu polarları değerlendirelim.Sen bana bunlardan şal ve atkı yap.Neyse parasının hepsini ödeyecem.Olmaz mı?
Adamın düşünceli hali birden uçup gitmiş, şaşkınla karışık mutlu bir tebessüm belirmişti.
- Neden olmasın?
Şalların maliyeti Ayhan’a iki tl.ye gelmişti. Ankara’ya döndüğünde Ümitköy’de şalları on tl.den iki hafta içerisinde sattı.
Yüzü gülmeye başlamıştı.Bir yılın bitiminde nihayet kayda değer para kazanmıştı.
Ayhan,sabretmenin ve mücadele etmenin semerelerini almaya başlıyordu. Çadırını büyüttü.Yedi metre uzunluğunda dört metre genişliğinde yeni bir çadır yaptırdı. Binek renosunu da satıp Mazda minibüs aldı.İyiden iyiye pazarcı olmaya başlamıştı.
Bir gün eşi Suzan:
- Ayhan,sen tek başına zorlanıyorsun.Ben de seninle çıkmak istiyorum pazara.
- Kızımız Aysu,ne olacak ya?
- Onu da yanımızda pazarlara götürürüz.Nasıl olsa daha okula gitmiyor.
- Peki öyle olsun bakalım!
DEVAM EDECEK!