3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4379
Okunma

..........,
Bu mektuba "Sevgili" diye başlayacaktım ki, bir an düşündüm de hiçbir sıfat senin yaptıklarının yanında, senin isminin başına gelebilecek kadar değerli değil ve hiçbir sıfat senin büyüklüğünün üstünde senin ismine bir değer katmaz, sadece senin ismini basitleştirir. Bu yüzdendir ki mektubuma izninle sadece "Atam" diye başlamak istiyorum. Çünkü "Atam" kelimesinin, seni sen kadar anlatabilecek tek kelime olduğunu biliyorum.
Atam,
Bugün Yirmi Üç Nisan sabahındayız. Armağan etmişsin bugünü çocuklara. Seviniyor kimi gönlünce, kimi gizlice ağlıyor; gözyaşlarını içine akıtarak. Gizli ağlıyorlar, çünkü biliyorlar Türk çocuğu ağlamaz ve biliyorlar ağlayan Türk çocuğu olmaz.
Tüm çocuklar senin armağanını kutluyorlar birlikte, el ele senin gibi. Hani sen de milletle beraber tek yürek hareket etmiş, el ele kurmuştun ya "Cumhuriyet"i, işte bugün de bıraktığın bayramı, bayramı bıraktığın çocuklar el ele kutluyorlar.
Bugün Yirmi Üç Nisan sabahındayım. Bugün düşünüyorum Bin Dokuz Yüz Yirmi’yi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu dönemi. Ve bugün düşünüyorum senin Ankara’ya gelişini, yeni devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin, temelini atışını, Ankara’yı başkent yapışını. Bugün o günleri yaşamış gibi ta kalbimde duyuyorum heyecanını.
Bugün On Dokuz Mayıs sabahındayım. Sevinçliyim ama sensiz ne kadar sevinçli olabilirsem o kadar. Bu günü sen gençliğe yani bize emanet etmişsin, hediye vermişsin. Senin hediyene ölene kadar sahip çıkacağım, hediyeni ölene kadar koruyacağım. Biliyorum ki On Dokuz Mayıs’ı devam ettirmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni ebediyen yaşatmaktır. Hani Mehmet Akif demiş ya:
"Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak."
İşte ben ocağım ve ben sönmeden bıraktığın eseri söndürmeyeceğim, benim son damla kanım akmadan al bayrağımı göklerden indirmeyeceğim.
Bugün bir On Dokuz Mayıs sabahındayım. Her zaman olduğu gibi yine bugün de senin Bandırma Vapuru ile Samsun’a gelişini, "Ya istiklal, ya ölüm" parolasıyla çıktığın seferi düşünüyorum. Çılktığın sefer, yeni bir devlet için çıktığın sefer, milli kudretle kurduğun devletin seferi.
Bugün Otuz Ağustos sıcağındayız. Ne sıcağı? bu sıcaklar bizi etkilemez. Şairin,
"Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün,
Kızıllığında ısındık.
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün,
Gölgene sığındık."
dediği gibi bütün sıcaklarda al bayrağımıza sarılırız, çünkü onun bizi koruyacağını biliriz.
Bugün sen Alparslan’ın kapısını açtığı Anadolu’nun çıkış kapılarını kapattın. Anadolu’yu yeniden Türk’e yurt yaptın.
Bugün Yirmi Dokuz Ekim soğuğundayız. Sonbaharın soğuğunu Cumhuriyet ateşiyle ısıttın ve cumhuriyetle saltanatı kaldırdın. Millete yönetme gücü verdin. Türklüğe beyaz, yepyeni bir sayfa açtın.
Atam,
Her gelen mevsimde senden kalan hatrıralar, korunacak emanetler var. Bu emanetlerin en değerlisi, kurduğun Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek koruyup çağdaş uygarlık seviyesine çıkaracağım. Vatan için yaşayacağım, öldüğümde de benim yarım kalan andımı devam ettirecek yeni nesli de senin ilkelerinle büyüteceğim.
VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN!
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE...