5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1160
Okunma

Onlarca televizyon kanalı ve yüzlerce dizi var. Hepsini izlemek, takip etmek mümkün değil. Tabi ki bana göre mümkün değil. Bu konuda ne kadar beceriksiz olduğumu bir yazımda söylemiştim. Hangi akşam, hangi kanalda, hangi dizi var? İzlediğim dizinin sonu yaklaşırken bile bilmem mümkün olmayan bir konu.
Evimizin klasikleşmiş sohbeti:
“ Tatlım kızmazsan bir şey soracağım “
“ Tabi ki sor anne. Neden kızayım? “
“ Bu akşam ne izliyorduk biz? “
Aslında kızıyor. Hatta bıkıyor. Bu yüzden de, her sezon başı, bir liste hazırlıyor. Hazırladığı listeyi buzdolabının kapağına yapıştırıyor. Haklı çocuk. Ben de olsam kızarım. Her akşam, her akşam aynı soru… Olmaz ki.
…/…
Boş olduğum akşamlarda seyretmediğim dizilere bakıyorum. İlginç karakterler çıkabiliyor. Daha da ilginci; sevilmemesi gereken bir karaktere üzülürken yakalayabiliyorum kendimi.
Çoğu zaman da diziyi bir kenara bırakıp, kendimi sorgulamaya başlıyorum. Gerçek hayatta aynı konumda olsaydım; ne kadar küçülebilirdim? Ne kadar kötü olabilirdim?
Etrafımızdaki insanları yargılarız, eleştiririz. Kırılmasız çerçevelerimizin dışında kaldıkları için; ret ederiz.
Ego… Ne kadar tehlikeli bir duygudur. Her birimizin, kendimize göre, bir acımasızlık derecemiz vardır. Gidebildiğimiz yere kadar gideriz, acımasızlığımızda.
Kendimizi ne kadar o konumda düşünmek istesek de, hayal olduğu için, belli bir noktada dururuz. Halbuki hayat, hayal değildir. Durmaz. Bizim durduğumuz noktanın çok ötesine geçerek devam eder.
Çaresizlik… İnsana neler yaptırabilir? Ne kadar küçültebilir?
Hayat yoklukları ile sınamamışsa; gerçekte kim olduğunuzu söylemek gafletten öte bir şey değildir.
Hiç yaşamadığınız bir durumu yaşayan insanı yargılamak, kınamak ve sınıflandırmak hatta sıfatlandırmak; egodan başka bir şey değildir. Yanılgıların en büyüğüdür.
Herkesin bir sınavı olduğunu unutmamak gerekir.
Kimileri, varlıkları ile sınanır.
Kimileri, yoklukları ile…
Kendim ve sevdiklerim için dua ederim: “ Tanrı’m, büyük söz söylemekten esirgesin.”
…/…
Diziler derken nerelere geldik?
Tanrı, çenesi düşüklerden de korusun.
“Amin” mi dediniz?
Aşk olsun yani…
Eser Akpınar
18.10.2010
İzmir.