4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
850
Okunma
Son günlerde, ülkemde, bazı şeyler oluyor. Uzun zamandır bir şeyler oluyor ama son zamanlarda yaşananlar bir başka, sanki. Bir takım insanların elinde oyuncak olduğumuzu hissediyorum. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar bizimle.
Daha açık bir şekilde ifade etmem gerekirse; kendimi labirentte ki fare gibi hissediyorum. Eğitiliyoruz. Ne için? Fare ve labirent deneyinde amaç; Fareye amaca gidecek yolları öğretmektir.
Şimdi hep beraber labirentimize girelim ve bir yerlere gitmeye çalışalım.
Hepimiz Allah’ın kullarıyız. Varlığımızın tek sebebi Yüce Allah. Allah, bizleri yarattıktan sonra yanlışlardan uzaklaştırmak, doğru yolu buldurmak ve İnsan olmamızı sağlamak için elçilerini görevlendirdi. Peygamberler, Allah’ın emir ve yasaklarını kullarına bildirmek ve onlara hakki doğruyu ve yanlışı açıklamak üzere seçip görevlendirdiği ilahî elçidirler. Kuran-ı Kerim’ de; "nebi" veya "enbiya" bazen da "resul" veya "rusul" diye geçerler.
Peygamberler, aracı değil öğreticidirler.
…/…
Burada küçük bir saptama yapmak zorundayım. Konu, donanımlı olmadığım bir konu. Yazma sebebim sadece aklıma takılan bazı sorulara yanıt aramak. Yoksa haddim olmayan şeylerde ahkâm kesmek değil. Dolayısı ile yazarken bazı web sayfalarında ki bilgilerden faydalandım. Arada yanlış veya anlamını aşan ifadelerim olabilir. Bunlar tamamen cahilliğimden kaynaklanan yanlışlardır. Bu yüzden ricam; kelimelerime takılmadan okumanız.
Bazı bilgileri de tam alıntı yaparak aktarmak zorunda kaldım. Sebep? Görüş bildirecek bilgiye sahip değilim.
Şimdiden teşekkür ediyorum.
…/…
Bizim peygamberimiz; Hz. Muhammed. Kitabımız; Kuran-ı Kerim.
Kuran-ı Kerim, 6666 ayet, 14 sure, 30 cüz dur. Her cüz 20 sayfadan oluşur. Kuran’ın bir harfi dahi değişiklik arz etmez. Ancak sayfa tanzimi değişik olabilir. Elimizde bulunan Kuran’larda Fatiha suresi ve Bakara suresinin ilk beş ayeti bir sayfa olarak hesaplanıp toplam 604 sayfa olarak belirlenmiştir
Bir başka kaynak; “Yeryüzünde bir tane dahi Kuran_ı Kerim bulamazsınız ki 6666 ayet ten meydana gelmiş olsun bu sadece maalesef bizim aklımızda kolayca tutabilmemiz için söylenmiş bir yalandır.
Kuran-ı Kerim, Hanefi mezhebine göre 6236 ayettir. İmam Safi Hz göre de 6349 ayettir ( İmam Safi surelerin başındaki besmeleleri de ayet olarak almış tır. 113 besmele vardı.)” demektedir.
Şu kadar sayfa, bu kadar sayfa olması çok önemli değil bence. Önemli olan içeriği, bize ne anlatmak istediği.
Biz ne yapmışız? Elimize bir cımbız almışız, bu yüce kitabın içinden, tek bir kelimeyi çekip, çıkartmışız: “ ÖRTÜN “
İşte benim aklımın takıldığı, yanıt bulamadığı konu bu. 6666 ayeti, 14 sureyi, 30 cüzü ve 604 sayfayı bir kenara koymuşuz tek bir kelimeyi alıp yola çıkmışız: “ÖRTÜN”. Üstelik bu bir tek kelime üstünde de kıyametler kopartıyoruz, bölünüyoruz, parçalanıyoruz.
…/…
Konuyu araştırırken, çok hoşuma giden bir hikâye ile karşılaştım. Aslında bu Bektaşi hikâyesi benim anlatmak istediklerimi öyle güzel özetliyor ki. Aynen aktarıyorum:
“Hocanın biri Bektaşi’ye "Niçin namaz kılmıyorsun?" der ve "Kur’an öyle emrediyor" cevabını alır. "Allah Allah, nerede emrediyor?" deyince, Bektaşi pişkin pişkin cevabı yapıştırır: "Lâ takrabu’s-salat" (namaza yaklaşmayın) demiyor mu?" Hoca itiraz eder: "Devamını da okusana?" Maksadı kitaba değil kitabına uydurmak olan Bektaşi kaçamak yapar: "Ben hafız değilim."
Bu fıkrada dile gelen gerçek şu: İnsanın derdi hakikate uymak değil de hakikati kendisine uydurmaksa, Kuran’ı bile buna alet eder. Bu yeni bir şey değil. Bazen kasıtsız, bazen kasıtlı yapılır bu.
Görüyorsunuz, iş çığırından çıkınca ortalık çamurdan geçilmez oluyor. “
…/…
Ben Rabbimizin her emrinin, biz kulları için, yaşamımızı kolaylaştırıcı ve mantığa aykırı olmayan emirler olduğuna, Kuran’da insanın fıtratına ve mantığına aykırı bir emrin olmadığına inanıyorum. Kaldı ki saçın gayrı ahlaki ne yanı olduğunu da anlayamıyorum. Bir saçla nefsi uyanan erkek var mıdır? Varsa; o erkek, bana göre, tedaviye muhtaçtır. Mutlaka başka bir açıklaması olması gerek diye düşünüyorum. Neticede nefis sadece erkeklerde yok. Biz kadınlar da nefis sahibiyiz. Biz kadınlar niye erkeklerin saçlarından etkilenmiyoruz?
Başımızdaki saçların, başımıza saç konmasının, bir anlamı mutlaka var. Örneğin burun kıllarımız. Tozu, kiri tutmak için değil midir?
…/…
Herkes dilediği gibi yaşamalı. Ama ben de dilediğim gibi konuşabilmeliyim. Tabi ki saygı sınırları içinde kalmak kayıt ve şartı ile.
Başı örtülü olduğu için okuyamayan kızlarımız var. İmkânsızlıklar yüzünden okuyamayan gençlerimiz de var. İnanın onlara daha çok üzülüyorum. Diğerlerinin, en azından, okumak için maddi imkânları var.
Son günlerde olay tamamen tersine döndürüldü. Başı örtülü olanları bıraktık. Başı açık olanlar kendilerini nasıl savunacaklar? Sorusuna yanıt aramaya başladık.
Başı açık olanların nasıl bir mücadele içinde olduklarını hiç düşündünüz mü? Sokaklar, erkeklerin. Örtü takan kadınlar, bir şekilde daha korunmalı durumda değiller mi? “ Ben sizin kurallarınıza uyuyorum. Örtülüyüm, sahipliyim.” Bu açıdan baktığınızda, sokakta, yalnızlaşan kadın başı açık olan kadın değil mi?
“E o zaman sen de örtün”
Benim özgürlüğüm ne olacak?
İşte olay da bu noktadan itibaren tıkanıyor. Örtünmek isteyenin özgürlüğü ne olacak?
Aklımın takıldığı bir başka noktada işte tam burası.
Bildiğim kadarı ile bizim dinimizde şekilcilik yoktur. Doğru mu?
İbadetini insanların gözüne sokar şekilde yapmayacaksın. Doğru mu?
Para ile İman’ın kimde olduğu belli olmaz. Doğru mu?
Peki, bu kadar doğru ile yanlışa nasıl gidiyoruz?
İş çığırından çıkınca ortalık çamurdan geçilmez oluyor. Doğru mu?
Eser Akpınar
13.10.2010
İzmir