5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1682
Okunma

Nekadar mutluydum.gülümsediğimde gözlerimin içi gülerdi...ama artık yolun yarısı iken hayat ben çok yoruldum.biliyormusun hani ben sıkıldığımda ağlardımya artık ağlayamıyorumda...sadece gözlerimde hüzün ve dalgın bakışlarımla hep uzaklara dalıp gidiyorum.belkide uzaklarda güzel günlerimin özlemini arıyorum.
Neydi içimdeki sessiz çığlıklarım ,neydi kendimi ifade edemeyişlerim.niyeydi kırgınlıklarım. tek bildiğim giddikçe kendimi dahada çok yanlız hissedişlerim.beni mutlu eden hiçbişey yoktu.Hepsi geçici küçük mutluluk kırıntılarıydı Alıp başımı gitmek istiyorum,Bazende ölmek.
benim hayat bağlarım sımsıkı sarıldığım hayat halatlarım tek umutlarım ciğer parelerim gözümün bebekleri minik meleklerim vardı.
Ama ya çocuklarım çok küçükler onlara kızdığımda bile içimdeki sancılarım beni kahrederken onlarsız nasıl giderim...onlar için yaşamalıyım ,onlar için çığlıklarımı yüreğimde atmalıyım, onlar için içimde hergün ölmeliyim ama onlar beni hep bir çınar gibi bilmeliler...
İnsan bir taş misali göründüğünde sem sert vakarlı başı dik olmalıydı.ama yakından bakıldığında birçok rengi birçok kum taneciğini içinde barındırmalı ama onları sımsıkı sarmalı asla ne yağmurda ne çamurda nede fırtınada onlardan vaz geçmemeliydi.tıpkı deniz kıyılarındaki kayalar gibi her dalga vuruşlarında oda göz yaşlarını kimseye göstermeden ağlamalıydı.İçi kanasada yüreğinde fırtınalar kopsada bir kendi bilmeli kimseler görmeden bir başına ağlamalıydı...işte annelikte böyle bişeydi....
Ben anladımki bana ne gitmek düşüyor nede pes etmek hep var olmalıydım.çocuklarım iyiki varsınız sizleri çok seviyorum benim hayatımın çelik halatları......
irem 2010