19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2638
Okunma

Bir zamanlar mutluluk, iyilik, cesaret adında üç serçe varmış. Birbirlerinden hiç ayrılmaz ; birlikte uçar, ağaçlara konar, cıvıldaşırlarmış. Mutluluk hep gülümser tatlı tatlı ötermiş. İyilik herzaman yardım etmek için uğraşır; minicik yüreği hep güzelliklerle çarparmış. Cesaret; güven, kuvvet verir; tehlikeli durumlarda en önden uçarmış.Gene bir sabah güneş herzamanki gibi onlara sıcacık sevgiyle doğmuş
-Günaydın serçe kardeşler demiş.
Üç arkadaş kanatlarını neşeyle çırpmışlar.
-Cik... cik... cik... günaydın güneş.
Üzerindeki çiy damlalarını silkeleyen gül" Günaydın güneş, günaydın serçe kardeşlerim" diyerek yapraklarıyla selam vermiş.
" Ne güzel birgün" diye gülümsemiş mutluluk.
"Evet" diyerek cevap vermiş iyilik." Bugün yardıma ihtiyacı olan var mı? Bir bakalım haydi"
- Ben önden gideceğim; tamam" demiş cesaret.
Masmavi gökyüzünde dans ede ede uçmuşlar.Ara sıra yiyecek bulup birbirlerinle paylaşmışlar.Birden mutluluk
"Birdakika arkadaşlar şu pencereye konsak mı?"
"Acaba yardıma muhtaç biri var mı ; baksak mı?" demiş iyilik.
-Hadi takip edin beni ozaman" diyerek önden uçuvermiş cesaret.
Üçü sessizce konarak içeriye bakmaya başlamışlar. Küçük bir çocuk yatakta yatıyor ve gözleri yaşlarla doluymuş.
"Acaba neden ağlıyor ki ? Offf ! güldürsem mi onu? demiş mutluluk.
"Oyuncağını mı kaybetmiş yoksa ...?" diye merakla sormuş iyilik.
"Ben bir camı tıklatayım ne dersiniz arkadaşlar?" diye atılmış cesaret.
Gagasınla pencereyi vurmuş. Çocuk gözlerini silerek onlara şaşkınlıkla bakmaya başlamış.
"Bak bizi gördü; gördü işte" diye sevinçle bağırmış mutluluk.
"Yanına gitsek mi ? diye heyecanla sormuş iyilik.
"Haydi çocuklar pencere aralık ben içeriye giriyorum" diyerek uçuvermiş cesaret.
Üçü birden arka arkaya yatağın başucuna konmuşlar.Yavrucuğun rengi soluk; bir hayli zayıfmış. Önündeki yemek öylece duruyormuş.
"Hasta galiba ne yapsam mutlu olması için?" diye üzülmüş mutluluk.
"Hadi iyi olması için yemek yemesine yardımcı olalım" demiş iyilik .
"Tamam" diyerek gagasını sallamış cesaret.
Bir lokma ekmeği alıp çocuğun ağzına uzatmış mutluluk. Miniğin yüzü neşeyle aydınlanmış dudaklarını açıp yemeğe başlamış.
"Teşekkür ederim serçe kardeşlerim."
O da ekmeğin bir parçasını minik minik bölüp tepsinin bir kenarına koymuş.
" Buyurmaz mısınız? Beraber yiyelim."
Serçeler teşekkür edip ikram edilen ekmeği yemeğe başlamışlar. Küçük çocuk öyle mutlu olmuş ki... Önündeki yemeği, meyve suyunu, ekmeği iştahla bitirmiş. Ne zamandır böyle güzel hissetmemişti kendini. Kapı açılınca serçeler hemen pencereye saklanmışlar.(Küçük çocuğun annesiydi gelen.)
-Annesi galiba nekadar mutlu oldu yemeğini yediği için" demiş sevinçle mutluluk.
"Bende... bende yardımcı olduğumuz için" diye ötmüş iyilik.
"Şimdi iyileşmesi için yüreklendirmemiz lazım" demiş cesaret.
Hep bir ağızdan ötmüşler
"Evet... evet... birşeyler yapmalıyız."
" Mutluluk ben kitap getireceğim okusun."
"Bende taşımak için size yardımcı olacağım "diyerek kanatlarını çırptı iyilik.
"Bu çok güzel bir fikir" demiş cesaret." Ben kitapları nereden bulacağımızı biliyorum."
"Neredennn?" diye sormuş mutlulukla iyilik.
"Biraz ilerde çam ağacına hep gelen bilgin kumru kardeş var; ondan rica edelim."
"Tamam çok iyi olur."
Üçü birlikte pencereden içeriye bakınca küçük dost uyumuştu.
"Biz yavaşca gidelim; yarın gene uğrarız" demiş cesaret.
Çam ağacının olduğu yere gelince kumruyu aramaya başlamışlar .Mutluluk hemen atılmış
"Çam kardeş hep size konan bilgin kumruyu gördünüz mü ?"
"Bir şey söyleyecektik te kendisinden yardım isteyecektik" demiş iyilik.
"Evet çok önemli"diyerek söze karışmış cesaret.
-Çam iğne yapraklarını güneşe doğru düzeltmiş
" Hele durun; bu ne heyecan, bu ne telaş böyle? Siz dallarımda dinlenin; birazdan burada olur. Serçeler minik çocuğun durumunu anlatmışlar. Çam ağacı da üzülmüştü. Bir süre sonra uzaktan bilgin kumru görünmüştü.
"Oooo merhaba serçeler nasılsınız?"
Mutluluk, iyilik ,cesaret hemen etrafını sarmış durumu anlatıp yardım istemişler.
-Hımmm benimle gelin size vereceğim birçok kitap var çocuklar."
Serçeler yerlerinde duramayıp cıvıldaşmışlar. Ertesi gün erkenden kalkıp bir an önce minik çocuğa kitapları götürmek için acele acele hazırlanmışlar.
"Ben pamuk prenses ve yedi cüceleri aldım" demiş sevinçle mutluluk.
"Ben de Pinokyo yu" demiş iyilik.
"Bende Çocuk Kalbi ni..." diyerek ötmüş cesaret.
Üçü -Bir...iki...üç... kanat çırpıp gökykyüzünde kayboluvermişler. Önce cesaret gagasınla camı tıklatmış. Minik onları görünce neşeyle ellerini uzatıp
"Hoşgeldiniz... hoşgeldiniz dostlarım."
Serçeler teker teker konup kitapları bırakmışlar.
"Bizede okur musun? Okur musun?" demiş mutluluk.
"Evet... evet... neolur" diye yalvarmış iyilik.
"Çok seviniriz" demiş cesaret.
"Tabi... tabi okurum ;seve seve."
İlk kitabın sayfalarını çevirip başlamış okumaya Kuşlar pür dikkat dinliyormuş. Günler geçtikçe küçük çocuk iyileşmeye başlamış. Üç küçük dostunla sonsuz bir dostluk kurmuştu. Kitaplar okunur okunmaz Serçeler bilgin kumruya hemen teslim ediyormuş. Yaz derken sonbahar ve kış bastırmış. Küçük çocuk hergün pencereye yem koyup; arada sırada üşüdükleri zaman üç minik serçeyi içeriye almış.Annesi de bu güzel dostluğu öğrenmiş. Sevgiyle onlara gizlice göz kırparak "sağolun" diyormuş. Vee kardelen uyanmış baharı müjdelemişti. Mutluluk, iyilik, cesaret eşleri ve yavrularınla küçük dostlarının penceresine konup cıvıl cıvıl ötmeye başlamışlar.
"Sizleri görmek ne güzel... ne güzel. Sayenizde iyileştim.Artık okuluma devam etmekteyim. sizlere nekadar teşekkür etsem azdır."
İki elini uzatınca mutluluk, iyilik ,cesaret, eşleri, yavruları küçük dostlarının avuçlarına konmuşlar.
Üç küçük serçe birbirlerine neşeyle bakıp" Daha yapacak çok işlerimiz var." diyerek Gökyüzüne doğru uçmuşlar.