Yar dediğin ! Seni sımsıkı sarmalı Yarınında seni yarı yolda bırakmamalı Gerektiğinde sıcacık bir simidi paylaşmalı ölümde bile seninle birlikte olmalı. Yar dediğin ! Küçücük bir çocuk gibi masum olmalı Gözleri’nin en kuytusundan sevgi akmalı Hayat vermeli. Yar Dediğin Senin Gibi oLmaLı.. Kendine esir etmeli Gülümsemeli Güldürmeli. Yar dedigin! Burcu burcu kokusunu salmalı Bütün gûlleri kıskandırmalı Bulutlari çarpıstırıp Yagmur yagdırmalı. Yar dedigin! Sevdigine vakti bol olmalı O saate degil Saat ona uymali Yeri geldiginde zamanı durdurmalı. Yar dedigin! Yürekten akmalı Sımsıkı sarmalı Bogmadan yavasca yaklasmalı Askını kilime dokumalı. Yar dedigin! Geceyi gündüzgündüzü gece yapmalı Hergeceyıldızları saydırtmalı Yakomozlarin ışığında Deniz kızlarını oynatmalı. Yar dedigin! Destanlari okutmalı Ask kitabları yazdırmalı Muhtesem askları geride bırakıp Dillere destan askini yaratmalı. Yar dedigin! Kalbini kalbime eklemeli Deli gibi sevmeli Geceleri bitirmeyip Sabahları beklememeli.. Yar dedigin! Gözbebeklerine bakmalı Bagirmali cagirmali Seni seviyorum deyip Saatlerce haykırmalı Yar dedigin ! Sevgi dolu olmalı Tertemiz ellerini Avuçlarımdan bırakmamalı Yar dediğin ! Her daim yanımda olmalı Kötü günümde terketmemeli Hayatın her saniyesinde sevgiyi artırmalı Yar dediğin ! Senin gibi olmalı öykü..........
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
sana gelmişsem ben bu ıslak adayı bırakmış ve sana gelmişsem daha gençken ve parmaklarımda gücüm varken sana seni sevdiğimi söylemek için gelmişsem ve üstelik henüz seni tanıdığımı bile söyleyemezken. Benim ne kadarımı anlayabilirsin sen? (Yalnızca renkleri eylemi ve açık geceleri ya da senin tanınabilir yönlerini sevdiğimi mi?) Bizler yalnızca kahramanları severiz. Ve şanlı ölümleri savaşlarda. İnemeyeceğimiz duvarlara tırmanmayı ardımızdaki bütün köprüleri bütün dönüşlerimizi havaya uçurmayı severiz. Bütün geri çekilişleri. Sanki bir şeyler sonsuza dek değişmez kalacaklarmış gibi. Ay sanki her gece yeniden bizim için doğacakmış da (biz de onu siperlerimizden seyredebilecekmişiz) gibi. Sanki sanki kesin ya da tatlı bir şeyler varmış gibi hayatlarımızda. Uzun kederli nefesi havanın yüzümü yalamakta şimdi. Yalanlar güçsüzlük ve kendime nefretim. Sana nefretim anlayamadığın için ya da beni yanlış nedenlerle aşağıladığın için. Doğru nedenlerin de vardı. Ve işte hastayım. Oh tanrım ağrılı geceler gibi hastayım. Kararıp sönen yaşlı kış günleri gibi. Bir dans düşünüyorum. Biraz müziğim olsaydı benim yazabileceğim bir dans. Ya da sen bana bir parça yumuşacık müzik çalabilseydin. Altın rengi yamaçlarıyla bir Couperin. Saçlarını kokladığım bir Ravel ya da parfüm kokuları arasında bir Debussy. Neydi beni harekete geçiren? Kendi sızlanışlarıma kızgın; sakin tadı kederimin. Rüzgarın dövdüğü yüzüm başka yüzler istek ve etekleri yerleri süpüren tatlı kibar çinli hanımefendilerle örülü kederim.Ve bu benim anlatmak istediğim değildi işte. Ve ne de senin için istediğim. Müzik bile değildi yalnızca alelacele karalanmış bir günün terörü. Arzular. Sözcükler.umutlar Parmaklarımın altı tamamen ışıksız. Oda duvarlar; sessiz ve ölümcül. Müzik yok. Eğer bir dans olsaydı. Bizim için bir dans; ellerin yüzümde yüzün ıslak gözyaşlarından ya da sessizlik. Bizi havanın ağırlığında kuşatabilecek. Sessizliğin yırtılışı kıpırdayışlarımızın rengiyle karanlığın yaralanışı! Çıplaklık? Havaya büyük sıçrayışlar? Geniş ve keskin dönüşler; yaşlı bir gölün suyunda ayın bulanık yansıması. İncecik kornet sesleri ve kahkahalar. Bunu duyabiliyor musun? Sana kimin seslendiğini biliyor musun? Beni tanıyor musun? Senin sevgilin bile değilim. Senden apansız karmaşandan korkan biri. Yüzüksüz ellerinden. Gizlenmiş saçlarından. Sesinden gerçek bile olmayan sesinden. Ya da güzel. Şimdiye dek nelerimiz olduğunu söyleyebilecek durumda bile değilim. Bir şeyler sürekli sarmaktalar senin sözcüklerini. umutsuzluk gibi bir şeyler. bürüyor çevreni. Ve müzik bile değil bu sözcükler. Hiç bir hareket yaratamıyorlar bir dans için. Pencerede acemice ayakta ayı seyrediyorum. Şekilsiz bir duman gecenin kurşun rengi zarına karşı yükseliyor. Titrek zayıf sözcükler dökülüyor dudaklarından zorlukla duyuyorum. Yüzün sözcüklere dönüşüyor. “Sev beni hadi sev beni.” Pencere geceyi karşılıyor ve her zaman. Bizim konuşamadığımız zamanlar. Camın içinden geçen akıyı ne biçimlendirir? Yalnızca duvardaki gölgeler. Parmaklarımın ardında arduvaz üzerinde kayan bir cam sesiyle beni izliyorlar. Sen gecede haykırıyorsun ve yalnızca ay ses veriyor. Kırmızı binaların arasında sıkışmış bir ev. Ve gecenin soğuğunda bir çan vuruyor. Ay Kuzey ırmağının üzerine kurulmuş hemen altında mavi bir köprü. Karanlığın içinden mavnalar ve yaşlıca adamlar süzülüyorlar. Gözlere gereksinimleri yok. Usulca şafağın uzun kara çizgisinde yitiyorlar. Ayak sesleri kırılan kirli dalgalar kıyıda. Karanlıkta çakan deniz kuşları. İçerde yalnız oturmaktayım düşüncelerim yok. Sana seni düşündüğümü de söyleyemem. acıdan. Öylece oturuyorum ve gitgide yorgun düşüyorum. Göğün sabahla aydınlandığını bile seyretmeye gücüm yok...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.