‘Kürt Irkı’ diye tanım, sıcak denizlere inme amacında olan, bunun için Osmanlı İmparatorluğu’nda karışıklıklar çıkmasını isteyen Çarlık Rusya zamanında Rus sözlük ve ansiklopedilerine kasıtlı olarak sokulmuştur.
Kürt idealizmi konusunda aktif ve pasif sayısız görev alan, Ağrı isyanı baş mimarlarından Hoybun Derneği’nde görevli Dr M. Şükrü Sekban, “Kürt sorunu” adlı eserini yayımlamıştır. Bu eserde dikkati çeken, bir bakıma itiraf sayılan maddelerden bazıları şunlar:
1- “27 yıldır siyasetle uğraşıyorum, millî şuuru olan bir insanım.” 2- “Devletin temelini ırk birliği sağlar. Türkler’le Kürtler aynı ırktandır. Aslında Türk ve Kürt bir isimdir. Soyadımız, ‘Turanlı’dır.”
3- “Antropolojik açıdan Kürt’le Türk’ü ayırmak zordur.” 4- “Kürtler asla arî ırkından değildir. Sami de değildir. Alman ilim adamlarının ilmi açıklamalarına göre Kürtler Turanî’dir.”
5- “-Kürtlerin bağımsız olmasını istemiyorum,- diyemem ama bu imkânsız ve faydasız bir risk olur.” 6- “Kürtçe’nin eğitim dili olması idealimdi. Ama Türkiye’deki Kürtler’in durumu başka devletlerde olduğu gibi azınlık değildir. Öğrenci okul bitince ne yapacaktır? Namuslu olarak iade edeyim ki Kürtçe eğitim inancımız iflas etmiştir.”
7- Türkiye’de yüksek yönetimde Türkler ve Kürtler beraber çalışırlar. 8- Amerika ve İngiltere petrol çıkarları için İran şahları arî ırkın güneşi olma hayalleri, İsrail de Kürtler’in Araplar’a karşı bir tehdit unsuru olması için Kürt davası ile ilgilenmektedir.
9- İşte bu düşünceler ışığı altında art düşünceden uzak ve taraf tutmadan kan kardeşim olan Türkiye’deki Kürtleri Mustafa Kemal Paşa’nın yoluna davet ederim. Refaha ancak bu yolla ulaşabileceklerini ümit ederim. 10- Olaylar göstermiştir ki bağımsız bir Kürt devleti halkın çıkarları bakımından bir felaket, bir yıkım olur. 11- Sanırım bu açıklamalarımla beni kendilerinin Kürt milliyetçiliğini alevlendirdikten sonra eski söylediklerimi reddetmekle itham eden kardeşlerime karşı da görevimi yapmış oluyorum.
Kitapta en çok ilgi çeken cümleler bunlar. Şapkasını önüne alıp düşünecek olanlar, sırtlarından siyasî itibar, maddî kazanç sağlamak isteyen kişilerin peşinden giden Kürtçü siyasîler ve onların peşinden gidenler. Eksikleri tamamlayacak olanlar da siz değerli okurlar.
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu konuda yazınızın kalitesine bir şey demek doğru olmaz...Değerli Yüksel bey...İlgimi çeken bir kaç yazıdan biri oldu...Ancak şunu da söylemek lazım ki...insanları bir arada tutan,bir topluluk olmasına sebep olan değerler vardır... İki veya daha fazla insan topluluğunun bir coğrafyada olması onların akraba olması manasında olmasa da en olası durumdur. Ancak bizleri bir arada tutan hususiyetlermize ve değerlerimize bağlı olduğumuz müddetçe birlik ve akrabalık bağlarının daha kuvvetli olacağı görüşündeyim. Bu tespiti yaptığımız zaman ortak değerlerin ve kimliklerin daha mübarek ve önemli sayılması ve kabul edilmesi gerekir ki bu hal yıllardır ülkemizde reddedilen bir düşüncenin solgun tomurcukları gibi ..mahsun ve masum bir şekilde karşımıza çıkıyor. Ortak değerler...ortak kültürleri ve onlar da kavi ve ebedi birliktelikleri meydana getirir ve besler. Siz görünüşünü..yaşayışını...dil'ini...peynirini kabul etmediğiniz ve kendi düşüncelerinize göre değiştirip asimile etmeye çalıştığınız bir toplulukla nasıl bir arada olabilirsiniz ki? Anadoluda çıkan isyanların sebeplerine bakınca anlaşılabiliyor... Geçenlerde bir kitap okudum bir Hoca Medinede iki Cezayirli arkadaşı ile karşılaşıyor.. İki Cezayirli de çocukluk arkadaşı..Cezayirin toprak sokaklarında beraber büyümüşler... İki dost bizim Türk hocanın yanında sarılıyorlar.."biz diyorlar.."taa çocukluktan arkadaşız..Ve başlıyorlar Fransızca konuşmaya.. Hoca " Neden kendi dilinizi kullanmıyosunuz?" diye soruyo. Diyorlar ki.." valla biz kendi dilimizde tam anlaşamıyoruz" Hoca " Fransızlar kaç yıl kaldı Cezayirde" "100 yıl " diyorlar Hoca " Ya Osmanlı" 400 yıl diyorlar.. Hoca " İşte benim milletimin ne kadar erdemli ve büyük bir millet olduğunu görün...Biz asla sömürücü-emperyalist olmadık..eğer olsaydık siz şimdi bizim dilimizi konuşurdunuz.. Ve Değerli yazar..Osmanlı bu düşünce ve eylem içerisinde yüzyıllarca hükmetti dünyaya.. En içten saygılarımı sunar değerli yazınız ve tespitleriniz için teşekkür ederim
Son iki cümlenizden konuyu nereye getirdiğinizi anladım değerli arkadaşım.
Ağzımızı açtık mı dil, din, kan, vs.lerin bizi ilgilendirmediğini, tüm insanları sevdiğimizi söylüyoruz. Dünya İnsanları Kardeştir. Evet. Kardeştir. Madem ki tüm dinler insanların Adem ile Havva'dan türediğini söylüyor; buna neden karşı çıkalım, olmaz diyelim ki..
Cezairliler uzak örnek. Ben Almanya'da bir Türkle evlendim. Evin 12 yaşındaki kızı Türkçe konuşamıyordu. Sadece o değil; tatil için gelen Anadolu insanlarının çocuklarına kulak veriniz.
Farklı dil, örf, adet gelenekler, bilmiyorum ama Amerika toplumunun dışında mozaik olamamıştır. Hoş; onca iç savaşa, mücadeleye rağmen hâlâ orada da siyah-beyaz ayırımı var. Sebebi siyasetçilerdir.
AB ülkeleri Türkleri, müslümanları istemiyor. Almanya'da NPD(Milliyetçi Demokratik Parti) ile DVU (Alman Halk Birliği) partileri birleşecek. Her ikisi de oy toplayabilmek için tüm yabancıların sınır dışı edilmesini istiyor. Ve Nazi yanlısının oyları son seçimlerde NPD'ye gitti ve hayli arttı. Hollanda, yabancıların oturum almak için(evlilik vs. yoluyla) ülkelerine girebilmelerine Flamanca'yı bilmenin yanısıra örf-adet-geleneklerinden, dinî inançlarından sıyrılmalarını söylüyor. .bu ülkede Türk sınıfları kapatıldı.
Onları geçelim. Haçlılar... Birbirlerinin sarayından kız alıp vermeler. Dilleri de dinleri de soyları da, örf-adet-gelenekleri de aynı. Hepsi akraba birbirine; ya da hısım. Az mı birbirleriyle savaştılar. Osmanlılar.. Kardeş kardeşi, ana, oğullarını öldürtmedi mi?
Birilerinin iktidar olma hırsından kaynalanıyor tümü.
Ben Ağrı'da çalıştım. Yoksulluklarını ama şimdikinden daha huzurlu olduklarını gördüm. Yarınlarda Kürtler istediklerini aldıklarında acaba huzur bulabilecekler mi? Talabani ile Barzani aşiretlerinin saltanatı hep böyle sürüp gidecek mi? Birbirlerine düşmeyeceklerini kimse garanti edemez. Afrika'daki kabile çatışmaları bitmedi. İç savaş mı; aman aman.
Buyrun Yerküre'nin merkezi, Belçika.. Dilleri farklı olduğu için bölünmek üzereler. Oysa oranın vatandaşları mutsuz mu?
Osmanlıyı Fransa Reform'unun yıkmadığını söyleyebilir miyiz? Buyrun o reformlarla milliyetçilik duygusu gelişip, Osmanlı'yı arkasından vuran Arap devletlerine.
Demirperde ülkelerinde yaşayanların tümü RUSÇA biliyor. Dünya insanları kardeşti de Sovyet tankları neden Macar gençleri ezdi geçti?
Keşke tüm dünya aynı inançta olsa, aynı dili konuşsa. Her ülkenin vatandaşı elbette huzur isteyecektir. Karşısındakiyle konuşabilmek, anlaşmak isteyecektir. Avrupa'da asimilasyona direnen ebeveyinlerle çocukları arasında dil, hatta din bağı da yoktur. Birbirlerini anlamamaktadırlar. Kuşak çatışmasının örneğini orada yaşayan Türkler'de bariz ve büyük boyutlarda görebilirsiniz.
Rahatsız edici bir yer tanımlanırken, (başka kelime dizisi aklıma gelmedi) "Cingan çalıyor, Kürt oynuyor," denir. Bir toplumda dil, din savaşı olabiliyorsa, o ğlkenin ipleri tamamen siyasilerin ya da başka birilerinin eline geçmiş demektir.
Kürtçe’nin eğitim dili olması idealimdi. Ama Türkiye’deki Kürtler’in durumu başka devletlerde olduğu gibi azınlık değildir.
Evet degildir. Ama ayrimi yapanlar da oldukca haklari oldugunu düsünenler ya da haksizliga ugradigini öne sürecek olanlarda olacaktir.
- İşte bu düşünceler ışığı altında art düşünceden uzak ve taraf tutmadan kan kardeşim olan Türkiye’deki Kürtleri Mustafa Kemal Paşa’nın yoluna davet ederim. Refaha ancak bu yolla ulaşabileceklerini ümit ederim.
Iste Ülkemizde Atatürkcüyüm diye idda edip sesini bir hinc ile yükseltenlerde bu yazidan kendine bir pay cikarmali.
Cok sevdigim bir sözü Atamizin
Ben diktatör değilim. Benim kuvvetimin olduğunu söylüyorlar. Evet bu doğrudur. Benim isteyip de yapamayacağım bir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmesini bilmem.
Ben kalpleri kirarak degil kazanarak hükmetmek isterim
ATATÜRK
Düsünen ve birlestiren insanlara ihtiyaci var bu dünyanin.Bölücülükte israrli olanlara degil. Cok güzel bir paylasimdi. Her iki tarafa cok is düsüyor.
İşte gerçekler. Ah kürt asıllı vatandaşlar ; sizler de bir okusanız, bir inansanız, gerçekleri bir görseniz de yeniden dönsek koyun koyuna yaşadığımız, bu ülkenin refahı için mücadele ettiğimiz günler.
İlginize teşekkürler değerli arkadaşım. Kordela kazanmak için bir defa Türkçe Yazım Kuralları'na dikkat etmeyeceksin. Olur-olmazı konu yapacaksın.
Edebiyat bölümüne bir Forum açtım; okuyanların bir dövmedikleri kaldı. Ellerine geçseydim sanırım linç ederlerdi bu konuya neden girdiğim için.
Günlük gazeteleede bile kurallara dikkat edilir. Oysa burası dünyanın önüne seriliyor. Yurt dışında Türkçe okuyup-yazmayı öğrenmeye çalışan birisi sunulan yazıyı okuduğunda yanlışı göremez; aynı yanlışları kendisi de yapar. En azından birbirimize örnek olmalı, gerektiğinde kulağımızı çektirmeliyiz.
Ama kuralsızlığı kural yapmış çoğu ve bunu savunuyorlar bir de.
Bu yazınızı umarım herkes okur ve gereken dersi alır. Sadece Kürt vatandaşlarımızı kastetmiyorum! Ülkemizi bölmek isteyen ve dış güç destekleriyle çeşitli oyunlara kananları da kastediyorum.
bu ....kaleme bu tür yazılar daha çok yakışıyor....birikim okadar çokki......ders veriyor.....dönülmez yollar......rüzgar ekildi......fırtınalar biçiliyor.....her vatandaşımızın....okuması gerekli......ellerini başına dayayarak....bir kere bin kere düşünmesi gerek....tebrik....ediyor.....saygılar sunuyorum....hocam
İlkokulda eskiden Tabiat Bilgisi kitabımız vardı bizim. Kalınca. Ben hem Tom Miks, Teksas okurdum, hem de Cronin'in ve başka yazarların klâsiklerini. Babam, hem Arap harfleriyle kitabını yazar, hem de benim elimde kalın bir kitap gördü mü gözlüğünün üzerinden bakar, başını sallardı. Bu baş sallama beni tasvip mi ediyor, tenkit mi ediyor anlamazdım ama endişeye düşmemek için Hayat Bilgisi kitabının içini çıkarır, yerine romanı koyar, öyle okurdum. Ortaokulda aynı şekilde okumaya devam ettim.
19 yaşımda iken ilk öyküm ÇAĞRI (Konya'da münteşir) Edebiyat Dergisi'nde yayınlandığında bendeki kolların kanada dönüştüğünü sanırım tahmin edersin. Hergün sayfamı açıp, kendi öykümü tekrar tekrar okuyordum. Ondan sonra yerel gazetelere, dergilere, Almanya'ya gidinceye kadar da 2 İstanbul gazetesine köşe yazıları yazdım.
Baba parası kesilip, evlenip, akademiyi de terk edip 2 çocuğuma bakabilmek için öğretmen olduğumda her ay maaşımdan 2 kitap alır, "Her gece şurdan şuraya kadar okuyacağım," diye, sayfalar arasına işaret koyardım. Ama bu planlama tutmaz, kitabı 2.gün bitirir, öğretmen arkadaşlardan okuyabileceğim kitap arar, bulamazdım. Pardon! Bir keresinde Konyalı bir arkadaş olduğunu söyledi. Akşam yemeğindenden hemen sonra gittik. Çay, meyve servisleri, laflar bitmiyor bir türlü. Benim aklım kitapta ama arkadaş hiç oralı değil. Baktım olmayacak, istedim kitabı. Eşine kitabı çıkarmasını söyledi. Eşi, açtı sandığı ve içinden evde olan tek kitabı çıkardı; bana uzattı. Ben, bir roman, hikaye kitabı beklerken LOKMAN HEKİMİN EL KİTABI çıkmasın mı? Nüzlem garıştı ama belli etmemeye çalıştım. Ama o kitabı da okudum ve lazım olur diye not bile aldım.
Satın alıp da okuduğum kitapları hiç evde tutmadım; okumaları için arkadaşlara verdim hep. Ve Gardaş, 20 sene sonra benim kitabım QUO VADİS, bana geri döndü.
Demek istediğim şu ki; Allah, trafik kazasına uğratmadan beni bu yaşa getirinceye kadar her tür yayını takip ettim. Mesleğim ve merakım toplumu da takip ettirdi. Benim şöyle ya da böyle yazmamı yadırgamamalısın. Hoş; yazdıklarımın kimse takipçisi değil ya.. .
Millî duyguları, Türk Aile Bağları'nı öne çıkaran yazıların akıcılıklarının yanısıra anlam yüklü. Bu duyguları paylaşıyor olmak çok güzel. Ama bildiklerimizi de paylaşmak güzel olmalı. Dostlar birbirinin kulağını çektimi o kulağın acısını hissetmemeli.
Bilmem anlatmak istediğimi anlatabildim mi?
İlgin için teşekkür ediyor, saygı öncelikli sevgiler gönderiyorum.
yazınızı çok değerli bulduğumu söylemeden geçemiyceğim... bu konu üzerine söylenecek çok şey var. var da neyse, bu güzel konuyu yine çok güzel bir şekilde kaleme aldığınızı düşünüyorum. kutluyorum sizi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.