5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1000
Okunma

Minik bir tebessümdü hayat ve bir çığlıkla başladı ansızın… Önce ağlamak gerekti susmadan ağladım; yârin kokusunu duyana değin… Sonra beklemek gerekti yolları; gelecek olan için. Şimdi yârine ne oldu diyeceksiniz! Beni büyüttü…
Bir masaldı aslında aslolan. Bizlerde kahramanıydık masalın. Esas çocuk sendin; ben kenar dilberi… Uzak hayatlarımız vardı ve tuzak gibiydi insanlar. Ne kadar sevdik seninle; o kadar batmıştık çamura. Çünkü insanlar yüz çevirdiler; inanmadılar önceleri bize, güvenmediler, değer vermediler… Sonra bir doğuş yaratıldı tan yeri ağardığında; başka yalanlar doğdu, başka yürekler, başka terk edişler ve başka, bambaşka aşklar…
Çıkar mıydı yoksa çıkmak mıydı sevginin, aşkın soyadı bilemiyorum. Biz yalnız birini bildik, ezberledik… Biraz utangaçtı; çoğu zaman kaçtı cesaretimiz. Biraz ürkekti; yüreğimiz. Biraz sevecendi, biraz sıcak ve birazda aşk dolu… Çoğu zaman platonik bir meyveydi; yenemedi. Satışı pahalı, alımı ucuzdu. İyi kazandırıyordu belki bize ama acıtkan bir yapışkan gibiydi. Acıtıyordu… Yine de seviliyordu meret. Kıskandırıyordu kimselerden bizleri. Ama unutulan platonik değil aşkın kendi oldu. Şimdi; kısa pantolonlu çocukların üzerinde emanet duruyor aşk, iki beden büyük…
Dillerde pelesenk olmuş bir AŞKın hikasini dinlediniz. En zor zamanıydı sevmenin ancak en güzeliydi sevilmenin. Bir kere dedin miydi; “seviyorum seni” artık ömürdü yitip gitmeden gelen. Ve çok yaşamaz belki bir başka ayrılık, bir başka hüzün defteri açılır... Ama yaşanır. Gülerek, belki ağlayarak, bekleyerek ve hep severek…
Aşk’ın adını bilmeyenler çalışmasınlar sevmeye. Beceremezler, taşıyamazlar onu; dar gelir omuzlar…
Şimdi bir masal uydur hayata; hasret kaldığım “suret’in” olsun geride bıraktığı iz…
fmü