Değerli arkadaşlar!


Yeni bir öykü-roman-hikaye-makale-bilim kurgu-dini-anı-masal-deneme-gizem-aşk-sevgi vs karışık bir yazı dizisini başlatmak istiyorum.


Belki biraz hayal meyal gibi gelebilir. Ama daha doğrusu bir kitap yazmak istiyorum.


Ne haddine kitap yazmak veya sen kim kitap yazmak kim diye düşünen arkadaşlar olabilir. ki haklı olabilirler ve haklılar da....


Biliyorum haddim değil bir sürü eksiğim ama genede ufaktan ufağa başlamak istedim. Çünkü biliyorum ki başlamak, başarmanın yarısıdır.
Zaten kısa bir zaman içinde yazacağımı da düşünmüyorum. Tahminlerime göre en az bir yıl gibi bir zaman alabilir.....


Kitabın içeriğinden bahsetmek istemedim. Çünkü yazıyı yayınladıkça, hep birlikte görürüz ve süpriz durumlarla karşılarşırız diye....
Birde isimlerin kendine göre özellikleri olacak.....

Bu arada eleştirileriniz, istekleriniz ve fikirleriniz benim için çok önemli.
KISACASI HERTÜRLÜ MÜDAHALENİZ ÖNEMLİ....

Not: Şimdi en önemli sorunum kitabın başlığını(kitabın ismini) bir türlü kesinleştiremedim. Bunun için bana yardımcı olursanız sevinirim. İlerleyen zamanlarda bu konuda ki görüşlerinizi beklerim...(BUNUN İÇİN ŞİMDİLİK BAŞLIKSIZ KALACAK)

Not 1: Bu kitap’ta isminin anılmasını veya istediği ismin geçmeseni isteyen arkadaşlar isimlerini buraya yazabilir veya özel mesaj ile gönderebilirler.Bu isimleri istedikleri gibi bir olayda geçmesini istiyorlarsa, irtibata geçerlerse yardımcı olurum....

Şimdiden göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkürlerimi bir borç olarak biliyorum ve hepinize teşekkür ediyorum.....
Saygılar ve Sevgiler SİVEREKLİ’den.....

YAZININ İLK SAYFASI:




1….
…..
…..Yavrum şu kocaman bahçeye bak..
O vazo ile çiçek yan yana ne de güzel duruyorlar….
Hayır nine bir vazo değil, tam üç vazo ve her vazonun içinde üç tane krizantem var….
Nasıl olur da , üçü bir gözükür….
Evet üç tane…
Ama bir tane gözüküyorlar….
Tek vazo değil canım, üç tane
Ama bey, baksana bir tane vazo ve bir çiçek gözüküyor. Çiçekte hiç gelişmiyor…..
Hayır tek değil, üç tane vazo var ve her vazonun içinde üç tane çiçek var….
Hatta etrafında, bir nilüfer, bir karahindiba ve kırmızı-beyaz gül var
Aman Allah’ım ….
Nasılda birbirine benziyorlar…..
Sanki tek vücut olmuşlar gibi….

Trabzon’un uzun göl’e tam tepeden bakan, en güzel ve en ihtişamlı evinde, yaklaşık bir yıldır hemen hemen her sabah tan vaktinde , aynı sahne tekrar yaşanıyordu. Elif hanım kocaman balkonun şirin köşesinde gözlüklerini takıp, bahçedeki çiçeklere bakınca bunları söylüyordu. Eşi Ali bey ise Elif hanımın gören gözü oluyordu …
Evleri bulutlarla, dağın yamacında aynı mekanı paylaşma cömertliğinde bulununca, Elif hanım bahçedeki çiçekleri tam seçemiyor ve eşi Ali bey de yardım ediyordu. Ama bu sefer misafirleri Apollo yanlarındaydı ve Ali bey ile çiçek meselesinin aslını Elif hanıma anlatmaya çalışıyorlardı…

Suyun kaldırma kuvveti ile irkilerek uyanan Apollo, yanı başında elinde bardakla bekleyen, Zeus’u görünce sinirlenmiş, biran ona, vahşi aslanın ceylana saldırdığı gibi saldırmak istemişti. Zeus, Apollo’nun sinirlendiğini görünce, “annem kahvaltıya çağırıyor ” deyivermiş ve hemen kaçmıştı. Oysa annesi sabahtan beridir kendisini çağırıyordu. Apollo ise ölmüşçesine öyle derin uyumuş ki sesi duymuyordu. Çareyi Zeus bulmuş ve su ile kaldırmıştı.Apollo elini-yüzünü yıkadıktan sonra sesiz bir vaziyette, nenesi ve dedesi ile geçirdiği zamanı gördüğü rüya ile düşünürken kahvaltı sofrasına oturdu.
Kahvaltıdan sonra dalgın bakışlarını, yüzündeki anlamsız ifadede ekleyince annesi merakını gidermek için, sebebini öğrenmeye çalışsa da, Apollo’nun geçiştirme cevaplarıyla sağlıklı bir cevap alamaz….

Bir ara Zeus’un; “Anne aslında Apollo…” deyince, Apollo’nun keskin bakışları mızrak gibi, Zeus’un dilini kesip susturmasını sağlamıştı.
Annesi:”evet Zeus aslında Apollo… ne diyecektin” dese de, sanki bunu Zeus hiç söylememiş gibi anlamsızca annesinin yüzüne baktı…
Annesi son günlerde tuhaflaşan oğlunu anlama gayreti içine girdikçe, Apollo daha karmaşıklaşıyordu…
.
devamı gelecek......