2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1012
Okunma

Çıplak ayakla çamurun içinde yürüyen çocuklar, evden elbisesiz bir şekilde dışarıya fırlamış bir o tarafa bir bu tarafa koşmakta. Tüm acıları dışarıya vuran bu mahallede, yağmur sanki değdiği yerde buhar oluveriyor ve tıs diye bir ses çıkıyor. Yüzüne kezzap dökülen bir çocuk gibi inliyor mahalle. Her yer vıcık vıcık fukaralık.
Bu yağmurda sığınacak bir köşe ararken, önünden geçtiğim kahveye dalıverdim. Buram buram yanan kahvede dışarının soğuğundan eser yok. Soba tam ortada tüm haşmetiyle gümbürdüyor. Burası kahve mi yoksa suyu siyah akan pis bir hamam mı? Ağır bir koku, sigara, içki ve ter… Gözlerimle selam verip üstümdeki bakışları savuşturdum, en yakınımda ki sandalyeye oturuverdim. Üstüne kat kat elbiseler giymiş yaşlı bir adam var masamda. Hiçbir tepki vermeden pür dikkat tam gözlerimin içine bakıyor ve beni süzüyor. Çayı tutan eli çok belli bir şekilde titriyor, gözleri gözüme bakıyor fakat dikkati çay bardağında, bu bakış rahatsız etmiyor. Az sonra söylemediğim halde çayım geldi. Yaklaşık bir haftalık sakalı, kirli ve nasırlı elleri ile kahveci. Hafif kambur, sanırsınız bu kahvede ömür boyu hapse çarptırılmış bir zavallı. Başı yerde, gözler baygın. Belki de şu masada tüm varlığını kaybetti ve şimdi bu kahvede çaycılık yapıyor. Birden masamdaki yaşlı adam,
- Nereye gideyodun lay, dedi. Bu ölü dudaklar nasıl kımıldadı acaba?
- Efendim dayı?
Artık bana da bakmıyor, masada bir noktaya odaklanmış, kederli bir şekilde düşünüyor. Sanki az önceki soruyu soran o değil.
- Dayı, ben eve gidiyordum, yağmur bastırınca buraya girdim. Yine hiçbir tepki yok… Sessizce çayımı yudumladım, istemeyerek yağmur durana kadar bekledim, kumar oynayan diğerlerinin masaya hızlıca vuran elleri, küfürlü konuşmaları eşliğinde. Ve yağmur durdu, tam kalkarken yine o dayı,
- Çay benden, dedi. Bu sefer ben hiçbir tepki vermedim, zorla durduğum bu yerden büyük bir sevinçle kendimi dışarı attım.
Titreyen el, çıplak çocuklar, sigara içki ve ter…