19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1712
Okunma

Tekdüze hayatımı bir süreliğine sıra dışı yapan sevgilime
“Beni unut” demişliğin üstüne yazdığım son mektuptur;
Seninle birlikteliğimizde dört mevsim diye bir kavram yok olmuştu, yılın üçyüzaltmışbeş günü bahar, ayları ise dalından gün boyu açılan çiçekler gibiydi her günümüz. Şimdi tozpembe anılar kusarım yazılarıma!
Bazen düşünüyorum da bir ömür yetmeyebilir yaşarken, seni unutmaya. Unutmak en son noktadır yani noktayı bıraktığımız anda seni hiç tanımamış, görmemiş gibi olur. Ama dünyaya bir kez daha gelirsem, seni tanımak ve sevmek için seni aramaya yemin edebilirim.
Sen unutmayı “gereklilikti” diye sayabilirsin ama bana göre unutmak depremsel bir felakettir. Aşkı önce yıllarca inşa edip emek vereceksin ve gözlerinden sakındıracaksın ve sonra “unut” diyeceksin…
Sana çok kolay olan bana en zor olandır unutmak. Ve “severken ayrılmanın bir cinayet olduğunu” sen söylemiştin bana. Ve imzalı ayrılığın tarih kayıtlarına geçti bu yazdıklarımla.
Senin tıpkılarını da aramam artık, senden sonra aşkı yasakladım kendime. Sen artık yeni dünyanla batak olup hırçınca yaşayabilirsin!
Kader önüne iki seçenekli şık bırakmıştı “ya parayı ya da huzuru seç” diye. Sen parayı seçip “ayrılık” demiştin. Para her kapıyı açabilir, doğrudur ama unutma paranın satın alamadığı şeyler de vardır mesela benim yüreğimi asla alamaz hele sahici olmayan mutlulukları hiç alamaz…
Dünyada iki talihsiz hayvan vardır, Akrep çıkmaza girdiğinde intihar eder ama gururla yaşamayı bilmez, kelebekler ise her çiçeğe konar ve özgürdür ama ömrü kısadır. Seni onlara benzetiyorum çünkü aşkı biliyorsun ama yaşamasını bilmiyorsun!
Kimileri kumar masasından ben ise senden kaybettim, bir kumar gibi aşkları.
Gönderilmemiş mektuplarım. -4-