3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1955
Okunma

Yol uzun… Git… Git… Bir türlü tükenmiyor.
Ne zaman yola çıksam, çıktığım yolun bir an önce tükenmesini isterim. Ama ne mümkün. Her tükettiğim yol, yeni tükenecek yolları çıkartır karşıma.
Aman Allah’ım bu nasıl bir yol… Hiç tükenmeyecek mi? Ben hep bu yolların müzmin yolcusu mu olacağım? Dışarıda 40 dereceyi bulan bir haziran sıcağı… Tabelalar çıkıyor aniden karşıma… Varacağım yeri kilometre kilometre bana bildiren tabelalar… Allah’ım daha kaç yüz kilometre geçecek.
Ben tükeniyorum, yol tükenmiyor; ömrüm bitecek ama bu yollar bitmeyecek.
Bir yerde yol başlıyor o yer ayrılık yolu, hasret yolu… Ve o yol bir yerde tükeniyor, o yol kavuşma ve vuslat yolu…
Bir yerde hasret bir yerde kavuşma… Sonrası hasret kavuşmaya, kavuşma ise yerini hasrete bırakıyor. Ve diyorum ki kendi kendime bu vuslat, bu özlem oldukça ben daha çok bu yolu kat edeceğim.
Yollar sevgilileri birbirinden, anneyi çocuğundan ayırıp sonradan da birleştirir. Belki de bu yollar olmasaydı bu kadar özlem de olmayacaktı. Yollar var oldukça; ne anne çocuğuna ne de âşıklar birbirine kavuşur.
Kim bilir belki bir gün bu yol üzerine öleceğim. Kim bilir ecelim bu yollar olur.