1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
916
Okunma

Demir atmaya gelince gönlüm, ne kadar da ustalaşıyor... Sanki bir ömrü bu uğurda feda etmiş, kendini buna hazırlayarak geçirmiş...
Her demir atış kendi duvarlarını gene kendi ellerinle yıkmaya benzemiyor mu oysa? Kendini, yaban eller diye tabir edilen, senden olmayana senmişsin gibi hitap ettiğin kişiye teslim edişin olmuyor mu?
Senden olmayana senmişsin gibi...
Karşına çıkan bir kalp çarpıntısının, üzerindeki etkileri çok yoğun olursa eğer; o kalbi kendi kalbinle eş tutmaya çalışırsın çoğu zaman... Kalbi eş tutunca, beyni ve diğer tüm uzuvları da eş tutarsın otomatikman... Sonra bir bakmışsın senden olmayan sen gibi tabir ediliyor...
"Senden bir nokta bile bulunmazken fıtratında, senin gözünde sen gibi takdir görüyor..."
Zaman geçmeye devam ederken hızla ve bazılarımıza göre acımasızca; gerçekler suyun dibine çöken toprak gibi gözle görülür oluyor... Gözünde ki "sen", yerini bambaşka bir dünyaya bırakıyor... Kendine ait kalp atışları olan, rengârenk düşüncelere sahip yepyeni bir dünya...
Sen gene bunu geç bir zamanda fark edersin oysa... Çünkü baştan beri sen gibi görürsün onu... Kendine ait dünyanla bir tutarsın onun dünyasını...
Aradaki farkı görmekte geç kalır; güneşin tan yerinden ağarması gibi farkındalıklarının farkına varırsın...
İşte o zaman anlarsın demir atmaya fazla hevesli olduğunu ve bu heves uğruna çoğu şeyi göremediğini...
İşte o zaman anlarsın bir titreyiş uğruna nelerden vazgeçtiğini...
İşte o zaman anlarsın gördüğünü değil, görmek istediğini...
İşte o zaman anlarsın heveslerinin verdiği geçici körlüğü...
İşte...
Anlarsın; senden olmayana senmişsin gibi değer verdiğini...
Anlarsın senden olanlarında bundan farklı olmayacağını...
Ve sana kimi zaman, senin bile yabancılaşacağını...