5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1228
Okunma
İnsanımız kendini alçakgönüllü görür ve kibirlik taslamaz. Sorsan hayatta aslını inkâra kalkışmaz. Değerlerine körü körüne sahip çıkar. Peki, aslı böyle midir, yoksa başka mı?
Tabii ki istisnalar dışında böyle değildir. Fırsatlar çıkana kadar söylediklerinin arkasındadır. Fırsatlar çıkmamayı görsün, asıl o zaman görmeli insanı…
Bir çırpıda dostluklarının üzerine bir çizgi çeker. Değerlerini gerekirse satar, yaşadığı sade hayattan sıyrılır şaşalı hayata adım atar.
İnsanımız talih oyunlarına karşı zaafı vardır. Cebinde bir kuruşu olsun hemen koşar bayiye kupon, bilet ne bulursa ona yatırır. Tabii böyle küçük çaplı paraları yatıra yatıra aslında çok büyük paralar kaybettiğini anlasa da gene de bu huyundan vazgeçemez.
Talih bu ya! Bir gün aldığı biletin ona gülmesiyle de hayatı bir anda değişir. Ömrü boyunca sahip olamadığı servete konan talihlimiz; hemencecik kafayı oynatır. Ve geçmişini bir çırpı da unutur. İlk işi yaşadığı mahalleyi, köyü ve şehri terk etmekte bulur. Çıkan paranın kendisi için bir şans olduğunu unutur ve onu değerlendirmek yerine hiç yaşayamadığı, hayal edemediği; zenginler gibi yaşamaya çalışır. Gider nerde en pahalı araba varsa onu altına çeker, elit kesiminin oturduğu yerde ev almaya çalışır.
Kendi mahallesinden, köyünden ilişiğini kesen talihlimiz, onlara rastladığı vakit bile tanımaz, verilen selamları bile almamaya başlar. Kısacası hayatını talihten önce ve talihten sonra diye ikiye ayırır.
Tabii işler hep böyle gitmez. Hazıra dağ dayanmaz. Haydan gelen mutlaka huya gider. Bir zamanların talihli zengini elindekini yiyip bitirir. Tepe taklak olurken alıştığı lüks hayatın kendi sonunu hazırladığını ancak o zaman anlar.
Mutluluk ve asalet parayla ölçülmez. Yoksa parası olan mutludur diye tabir edilirdi. Parası olan değil gönlü tok olandır asıl mutlu olan. Zenginlik gelip geçicidir. Asıl olan insanın fakirken ve zenginken insanlığını unutmamasıdır. Bizim asıl servetimiz kişiliğimiz ve onurlu yaşamımızdır.