6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
787
Okunma
Geçen gece, yemekli bir davette, bir dostum, torununun ilk basket maçına heyecanla gidişini, sükutu hayalle dönüşünü anlattı. Özel bir kolejin 7.ci sınıfında okuyan erkek torun, biraz daha serpilsin diye verildiği basket takımındaki arkadaşları ile katıldıkları ilk turnuvada, gecekondu semtinin devlet okulundan bir takım ile karşılaşmışlar. İki takımın oyuncuları, sahaya çıkar çıkmaz, aralarındaki fark hemen göze batmış. Kolej takımının erkek oyucularının tümü, kendine güvenemeyen,pısırık, ürkek oynarken, öbür takımın oyuncuları tam saha pres yapmış, gayet dozunda yırtıcı, tuttuğunu kopartır şeklinde saldırmışlar. Tabii ki, sonuç kolej takımının yenilgisiyle sona ermiş..
Maalesef son yıllarda, değişen aile sisteminin getirdiği sonuçla, belli bir kesimin erkek çocukları biraz efemine yetiştiriliyorlar. Okullarına ve yine okul disiplini içersinde, biraz hareket etsin diye gönderilen spor okullarına, servisle gidip gelen çocuklar sonunda, dışarıda hiç pişmeyen ham çocuk oluverdiler..
Hatırlarsanız, bizim çocukluğumuzda erkek çocuklar, sokakta, biraz argo konuşarak, biraz tekme yiyerek, bazı gurup çocuklardan dışlanarak, hırslanarak dış dünyaya farkında olmadan hazırlanıyorlardı..
Bu devrin babalarının ağır iş temposu yüzünden, herşey anneleri tarafından, önlerine sunulan erkek çocuklar maalesef, yeteri kadar pişemiyorlar..Nede olsa anne yumuşaklığı, anne şefkati, onların kanat altından çıkmasına müsaade etmiyor..
Güzel okullar, ardından master’ları bitirip, sıra iş hayatına gelince, bocalamalar başlıyor..Orada,anne kucağının şefkatini bulamayan genç, başlıyor söylenmeye..
- Ya! Anne! Burası bana göre değil, ben bunun için mi okudum?
Veya;
- Anne! Ben bu kadar eğitimi bu iş için almadım. Benim değerimi veren bir iş bulurum, ya da Cafe açarım.
Söylenmeler direkt anneye yapılıyor, babaya değil..
Ama, diğer taraftan, dışarıda kendi halinde, zor şartlarda yetişen bir çocuk eğer bir de tuttuğunu kopartan bir yapıya sahipse, çok daha başarılı oluyor..
Yani, çok fazla üstünde çalıştığın, hayallerini onda görmek istediğn, tenise, baskete, fülüte, sınavdan sınava koşturduğun çocuğun meyvesi maalesef ham kalıyor..
Ayrıca, bu çocuklar bir de, geçmişte ezilen annelerin "Aman kızım, ben çok çektim, sen benim çektiklerimi çekmeyeceksin" felsefesiyle biraz erkek gibi büyütülen kızlarıyla karşılaştıkları zaman da o pamuk anneler, yardıma bile koşamıyorlar..
Sözün kısası, eskilerin dediği "kızını dövmeyen dizini döver" lafını "zoru görmeyen oğlunu döverler" diye değiştirmek gerekiyor.