14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1277
Okunma
Hayatının belki de en zor kararını verecekti bugün.
Gidip her şeyi geride bırakmak mı, yoksa kalıp çocukları için mücadele etmek mi?
Eşini halen evlendikleri ilk günkü gibi seviyordu. Daha önce ablası tarafından defalarca uyarıldığı halde ona inanmamış ve eşinin kendisini çok sevdiğini ve asla aldatmayacağını söylemişti.
Ablasının konuşmalarından dolayı kafasında en ufak bir soru işareti dahi yoktu. Konduramıyordu böyle bir şeyi. Kendisi nasıl körü körüne bağlandıysa sevdiğine, onun da bağlılığından şüphesi yoktu.
Yalnız son bir iki aydır başlamıştı eşinde değişiklik. Eskisi gibi kendisine ilgi göstermiyor, çocuklarıyla eskisi kadar ilgilenmiyordu. İlk başlarda işlerindeki kötü gidişe ve faturaları dahi ödeyemeyecek duruma geldiğine yordu. Bir de kendisi tantana edip daha çok sıkmak istemiyordu biricik kocasını.
Eve her gelişinde güler yüzle karşılıyor, hal ve hatırını soruyordu. Günlük işleriyle ilgili bilgiler almak istiyor ve her defasında bugün beş kuruş kazanamadım diye yakınmasını dinliyordu. Sürekli uyarıyordu kocasını bu günlerin gelip geçici olduğuna ve zamanla işlerinin yoluna gireceğine dair. Yine de haline şükret diyordu, bizden daha zor durumda olan insanlar var.
Kocası da içten içe üzülüyordu belki bu kadar alçak gönüllü karısı varken yaklaşık yedi yıldır başkasıyla birlikte olduğu için. O da iki arada kalmıştı. Biri çocuklarının annesi ve iyi günde kötü günde yanında olan ve asla halinden şikâyet etmeyen karısı, diğer tarafta yedi yılını birlikte geçirdiği, onunla hayatının en iyi dakikalarını- saatlerini geçirdiği sevdiği. İkisinden de kopamıyordu. İşlerinin son zamanlarda kötü gitmesinden çok, ikilem arasında kalması canını sıkıyor bunaltıyordu. İkisinden de vazgeçmek istemiyordu. Kendi kendine çareler üretiyor fakat hiç birini hayata geçiremiyordu. Eşinin haberi yoktu diğer kadından. Sevgilisi ise karısını biliyor ve her gün ondan boşanıp kendisiyle evlenmesi için baskı yapıyordu. Ondan vazgeçemeyeceğini, kendisini ölesiye sevdiğini söylüyordu. Açıkçası cinsel açıdan da eşinin veremediği bir çok zevki onda buluyordu. Zaten kopamamasının en büyük nedeni de oydu. Fakat diğer taraftan da eşi gerçek bir hanımefendi, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmiş bir insandı.
Artık sevgilisinden söz etmesi ve birlikte bir çıkar yol bulmaları gerekiyordu ve bunu nasıl yapması gerektiğini bilmiyordu. Evde gerçekten huzurluydu ve bu huzurunu bozmak istemiyordu. Fakat diğer taraftan da sevgilisinin yanında çok mutluydu ve bu mutluluğunu kaybetmek istemiyordu.
Kızı babasının telefonunu kurcalıyordu oyun oynamak için. Babası kızardı telefonunun kurcalanmasına ve yatacağı zaman telefonunu kapatırdı. Fakat o gün üzerinde kırgınlık vardı ve eve gelir gelmez kendini yatağa attı. O anda da uykuya daldı. Babası uyuduğuna göre rahatlıkla oyun oynaya bileceğini düşündü. O sırada gelen mesajı merak etti ve hiç âdeti olmadığı halde mesajı açıp okudu. Gözlerine inanamadı önce ve bir şaka olmalı diye düşündü. Annesine götürdü telefonu mesajı okuması için. Annesi ise telefonu elinde görünce kızının babasından izinsiz aldığı için kızdı ve babası olsa dahi kimsenin özel eşyasına izin almadan dokunulmaması gerektiğini söyledi. Utandı kızı kendinden ve özür diledi ama mesajı okuması için de ısrar etti.
Kadın istemeden ama meraklandığı için okuduğu mesaj karşısında şok oldu. Buna benzer mesajlar var mı diye diğer mesajlara da baktı ve evet ona benzer sekiz tane daha mesaj vardı. Hiçbir şey belli etmek istemedi kızına ve onun yanlış anladığını söyledi. İçi içini yiyor ve bu olanlara bir anlam veremiyordu. Bir an evvel sabah olsun ve eşiyle bu konuyu konuşsun istiyordu.
Sabah yine her zamanki gibi eşinin kahvaltısını hazırladı ve onun uyanmasını beklemeye başladı. Uyandırılmaktan nefret eder ve kendisi kalktığı zaman kahvaltısını yapardı. Yine öyle keyfince uyandı eşi. Duş aldı önce ve kahvaltısını yaptı.
Kadın konuya nasıl girebileceğini düşündü. Ne olursa olsun o kocasıydı ve onu kırmak üzmek istemiyordu henüz gerçek mi olduğunu bile bilmediği bir konuda ve halen yanılmış olmayı diliyordu.
Ondaki bu huzursuzluğu fark etti kocası ve ne olduğunu sordu. İşte tam da aradığı fırsattı bu ve hemen konuya en kısa yoldan girdi, o kadının kim olduğunu sordu. Başka da bir şey sormadı zaten. Kocası anlatmak zorunda kaldı her şeyi ve ne olursa olsun her ikisinden de vazgeçemeyeceğini söyledi. Hatta hep birlikte aynı evi paylaşmayı teklif etti.
İşte kadını en çok yıkan da bu oldu. Eşinin pişmanım ve eskisi gibi tekrar başlayalım en azından çocuklarımız için demesini beklerken o ne teklif ediyordu.
Hiçbir şey söylemedi. Eline bir tomar peçete aldı ve yatak odasına geçip kapıyı kilitledi. Şu anda hiç kimseyi ne görmek, ne de duymak istiyordu. Sadece doyasıya ağlamak istiyordu.
Kızı şahit olmuştu tüm konuşmalara ve annesinin böyle mücadele etmeden, kavga etmeden odasına çekilmesini hazmedememiş ve ondan nefret etmeye başlamış, annesini haklarını dahi savunamayan bir aciz olarak görmüştü. Babasına nefretle baktı ve odasına çekildi.
Adam kapıyı kapatmadan önce bir kez daha baktı, şimdi ne olacak der gibi.
Kadın bütün gün odadan dışarıya çıkmadı çocuklarının yüzüne henüz bakmaya cesareti yoktu çünkü.
Kendi kendine düşündü, ne olacak şimdi diye. Hayatının en önemli kararını vermesi gerekiyordu
Gitmek mi, yoksa kalıp çocukları ve her şeye rağmen sevdiği adam için mücadele etmek mi?