34
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2764
Okunma

Değerli arkadaşlarım, her etkinliğin arkasından, hepimiz bir takım yazılar yazarak, duygularımızı dile getirmeye çalışırız. Ben bu etkinlikte çok eğlendim, çok duygulu anlar yaşadım. Bütün arkadaşlarımın isimlerini, tek tek sayamayacağım. Çünkü hepsi benim için çok özeldi. Hepinizin yeri yüreğimde saklı…
Sadece şunu söylemek istiyorum. Bir çok edebiyat sitesi olmasına rağmen, sevgili yöneticimiz, Sayın Habib Dağ, yaşından umulmayacak, büyük bir olgunluk göstererek, biz üyelerini, kendisinin çocuğu olmamasına rağmen, hepimizi birer evlat gibi bağrına basması, takdire şayan bir olaydı.
Çünkü yok böyle bir site… Bütün üyelerini, evladını sever gibi sevip, onlarla zaman zaman, bir araya gelmesi, getirmesi çok güzel bir olay. Bunun için, kendisine içtenlikle teşekkür ederim. Ayrıca, bu etkinliğin kusursuz olması için, günlerce çırpınan, sevgili arkadaşımız Toynak’a da, teşekkür ederim. Kusursuz bir organizasyon muydu? Şunu söylemek istiyorum, bana deseler ki; ‘bir daha ki etkinliğimiz, Ağrı Dağının zirvesine kurduğumuz kıl çadırın içinde yapılacak.’
Hemen şalvarımı giyer; koşa koşa giderim. Toprağı yastık yapar yatarım. Ben hayatım boyunca maddeci olmadım. Gönlüm hep maneviyattan yanadır. Amaç; aşk ile yanan gönülleri, bir araya toplamaktır. Burası ister beş yıldızlı bir otel olsun, isterse dağ başında yörük çadırı…Hiçbir şey fark etmez; yeter ki gönül dostlarımla beraber olayım. Bana göre bu organizasyon, artısıyla, eksisiyle güzeldi. Sevgili Toynak’ı kutlarım.
Asıl kutlamak istediğim bir başka kişi ise, GECENİN ŞAİRİ... Evetttt! Yanlış duymadınız! Gecenin Şairi. Bu şairi, orada bulunan arkadaşlarım canlı canlı gördüler. Görmeyenler içinse, ben dilimin döndüğünce, kalemimin yazdığınca, anlatmaya çalışacağım. Tabi anlatabilirsem… Böyle bir Şairi, anlatmaya kelimelerin yetmeyeceğini biliyorum.
Sevgili arkadaşımız Ayhan Sarıkaya’nın on bir yaşındaki kızı, Aysu’dur. Bu küçük kız, tam bir şair gibi, duyarak ve içinden gelerek, Çanakkale Şehitlerine adlı şiirini okumasını, gözlerimiz yaşararak dinledik. Şiiri dinlerken, Aysu’nun parmaklarının ucunda, uçuşan özgürlük güvercinlerini gördüm. Sesinin ahenginde, haykırışında Türk’ün özgür ve boyun eğmez gücünü gördüm. Dizlerini kırıp eğilişinde, vurularak siperlere yuvarlanan, şehit askerlerimizi gördüm. Özgürlüğü gördüm! Hürriyeti gördüm! Kararlı ve ne istediğini bilen, bir Türk gördüm. Kısaca, halkımı ve milletimi gördüm. Vatanımı gördümmm!
Sevgili Ayhan Bey’e de, böyle şahsiyetli bir evlat yetiştirdiği için çok teşekkür eder, kendisini kutlarım. Ayhan Bey demişken, misafir perverliğini anlatmadan edemeyeceğim. Arkadaşlarıma ve bana, evinin kapısını sonuna kadar açtı. Sevgili eşi, Suzan Hanım’a da, çok teşekkür ederim. Kendisi ne şair, ne de yazar. Sadece yazılan güzel eserlere, değer veren değerli bir şahsiyet.
Ayhan Bey’i zaten severdim. Sıcacık evini, mutlu yuvasını görünce daha çok sevdim. İşte arkadaşlar, işte bu! Birlik, beraberlik, kardeşlik işte bu! Hepimiz Ayhan Bey’in gösterdiği, sevgi ve saygıyı gösterelim misafirlerimize. Hepimiz Suzan Hanım’ın gösterdiği sabrı ve sağ duyuyu göstermeye çalışalım.
Sanata ve sanatçıya sahip çıkalım. Suzan Hanım’ın kocasına sahip çıktığı gibi, Ayhan Bey’in arkadaşlarına sahip çıktığı gibi…
Beni sorarsanız çok mutlu oldum. Bir çoğunuz beni yazılarımdan tanıyorsunuz ve şeker hastası olduğumu biliyorsunuz. Etkinliğe gelirken, insülinimi getirmedim. Gece buyu yedim içtim. Sabah kalktığımda şekerimi ölçtüm. İnanmayacaksınız; ama normal değerindeydi. Buna şaşırdım. Sonra kendimi topladım ve şunu dedim. ‘Sevgi en büyük güç; hiçbir ilacın göstermediği, etkiyi gösterip, insanı mutlu ve sağlıklı yapıyor.’
Değerli arkadaşlarım, beni mutlu ettiniz. Hepinize çok teşekkür ederim. Gecenin Şairi, Aysu’ya da, çok teşekkür ederim. Kuruyan gözpınarlarımın, yeniden çağlamasına sebep oldu. Beni mutlu etti. Sağ ol, var ol küçük Şair! Yolun açık olsun. Bütün mutluluklar seninle olsun. Çünkü sen beni mutlu ettin; sen de mutlu ol emiiiiiii!
25/04/2010/ Emine/ Manisa