5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1988
Okunma

Antik çağın kuytu köşelerinde saklı bir dönemlerdi, kılıç kuşananın, yol gidenindi. Yani gücü yeten yetene!.İslam gizli gizli yayılıyor,duyulanlar çok kötü muamelelere tutuluyor,akıl almaz işkencelere tabi tutuluyordu,ancak yinede İslam sancağı altına fevç fevç,akıyordu insanlık alemi İslam sancağı altına.
Müslüman kesimin Hazreti Hamza’sı var ama bir iki tane, gayri Müslimlerin Hamzaları çok hem de Ebu cehil eliyle yontulmuş bileğilinmiş, gözü dönmüş cani canavarları vardı…
İki cihan güneşi peygamberimizin o mübarek başını kesmek için zırhını takmış kılıcını eline almıştı,”ne için” Peygamberimizin güzel bedenini ortadan kaldırmak için.
Gidecekti ve yola koyulup gidiyordu,”her inişin bir de yokuşu vardır mutlaka” komşu kapısından geçerken duyduğu sese karşı yönelip eve giriyor ki aman ne görsün, dillerde o mübarek Kur’an’i kerim, kırmızıyı gören boğalar gibi saldırıyor üzerlerine, çaresiz yeni İslam’a girmiş komşular zulmünden kurtulmaları için kız kardeşini şikâyet ediyorlar.
Kardeşinin evine yaklaşınca bir incelme bir düşünce, bir his, bir duygu, sarp kaya taş olan o yürek eriyordu, anlam veremediği bu değişiklik içinde, içeri giriyor ki evdekiler, çil yavruları gibi darma dağınık olarak şaşkınlar, çaresizler, çünkü karşılarında duran, sıradan bir adam olsa halini anlatırsın ama gelen bu adam, Ebu Cehil(ÖMER)hattapoğlu din düşmanı, İslam kıyma makin ası, kız kardeşine ne okuduklarını soruyor, mümkün mü ki cevap verebilsinler sıkar tabii çünkü işin için de kebzeye dokunan el kafaları anında boyundan ikiye ayırıyor hele bu kebzeyi tutan el Ömer’se ki daha da farklıydı.
Artık ölümden öte bir köy olmadığını anlayan kız kardeşi durumu anlatıyor, dinleyen Ömer, tekrar okumalarını isteyince oradakilerde büyük bir heyecanla kıpırdamalar oluyor.
Çünkü iki cihan serverı Peygamberimiz (S.A.V)Allah (C.C.)na ya rabbi şu iki Ebu cehilden birini hidayete erdir diye niyazda bulunmuştu, o Mübarek İnsanın sözü yere düşer mi Allah Katında.
Ve Ömer Ebu cehillikten terfi ediyor Hazreti Ömer oluyor.
Erkam’ın evinden görünen Ömer içerde kilerini de haliyle tedirgin etmişti, bu tedirginlik Hazreti Hamza’nın gözünden kaçmamıştı, o Hazreti Hamza ki yutulur lokma değildi, yeke yek nice Ömerler elaman dilerlerdi ondan. Bırakın gelsin Geleceği varsa göreceği de var, diyerek oradakileri rahatlatıp derin nefes almalarını sağlamış oldu.
Ve Hazreti Ömer Huzurda Peygamberimiz (S.A.V)ben Müslüman olmak istiyorum der. Şimdi o anı bizler bu günün insanoğulları olarak, tahlil edelim. Sen Müslüman olarak kırk elli kişisin karşıda bir dünya var, senin bir iki Hamza’n var amma gayrilerin binlerce Hamzaları var. Burada bir güç dengesi oluşturun bakalım, oluşur mu asla, deriz değil mi, işte aklımızın almadığı havsalamızın basmadığı da budur. Çünkü” Hayırda şer, şerde hayır var” olduğundan habersiz oluşumuzdan kaynaklanıyor bu eksiklilerimiz diğer eksikliklerimiz gibi.
Ve işte o HAZRETİ ÖMER(R.A)tarihle bile hep ama hep ADALET TİMSALİ OLARAK sahifelerde kendini yenileyecektir.
Yarabbi sen biz aciz kullarını o mübarek insanların şefaatlerinden eksik eyleme, kusurlarımıza bakma Allah’ım. İnandığımız gibi yaşamayız ama yaşadığımız gibi inanmaya başlarız ve bizler işlerimizin doğru iyi gitmediği anlarda da suçu hep sana atarak, ne günah işledim ki bunu, bunları bana verdin, veriyorsun diye de şikâyet üstüne şikâyetlerde bulunuruz,