8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1069
Okunma
Bilindiği gibi,18. yüzyılda Kıta avrupasında başlayan ( Fransada Jakoben türü şiddete dayalı) sanayi devrimleri, feodal eski yapıyı tasfiye ederek, yeni bir sınıf olan Burjuvazinin tarih sahnesine çıkmasını sağladı.İslami devlet anlayışından kaynaklanan ümetçilik,feodal-askeri Osmanlı devletini bir arada tutmuşken,Kapitalizmin şafağıyla ortaya çıkan Ulusal devlet bilinci,başta gayri-müslüm bölgeler olamak üzere,Arap yarımadasınıda içine alacak biçimde genişleyerek,tüm Osmanlı topraklarına yayıldı.Ekonomik alt yapısı Feodal rant ve tefeci tüccar sermayesine dayalı , küçük üterim atölyeleri gayri-müslüm zanatkarlarca işletilen imparatorluk,kapitalizimden emperyalizme evrilmiş güçlerce paylaşıldı.Bu nitelik değiştirmiş savaşta cılız gelişmemiş Osmanlı egemenleri kendilerinden istenen tüm anlaşmaları onayladılar.Bu enkazın küllerinden Osmanlı ordusunda görevli çoğu ithat-terakici olan askerlerce Türkiye cumhuriyeti kuruldu.Merkezden BAAS tipi bir yapıda kurulan bu yeni cumhuriyet,kuruluşundan günümüze taşınan bir çok can alıcı sorunuda beraberinde getirdi,Tarih sahnesine geç çıktığı için,meslektaşları gibi demokratik görevler üstlenmekten yoksun, iktisaden cılız Türk Burjuvazisi,İthat-terakinin ırkçı söylemlerindeki anlayışla,ülkedeki tüm Müslümanları Türkleştirmek için resmi bir söylem ve politika geliştirdi.Ulusalcılığı,anti-emperyalist bir politik tavır yerine,Türk ırkının üstünlüğünü dayatan bir anlayışla ele aldı.Bu perspektif onu kurumsallaşmaya götürdü.Türk-suni kimlikli İslam öğretisi Diyanet kurumunun eliyle yayılırken,Türk Tarih kurumu,Güneş dile teorisi merkezli Türk dil kurumu,bütün gayri-müslüm azınlıkları ve Kürtleri inkar ederek,bu ulusçu anlayışı doğrultusunda görev aldı,İş o kadar ileri götürüldü ki,rafine bir Türk dili yaratma adına yeryüzündeki tüm dillerin Türkçeden türediği,Bering boğazını geçip Amerika kıtasına giden Kızılderililer dahil bir çok ulusun aslen Türk olduğu gibi tarji-komik anlayışlar ciddi ciddi savunuldu.Türklük vurgusu öylesine güçlendirildi ki,Her yere devasa Türk bayrakları asmak,Dağa taşa ‘ne mutlu Türküm diyene ‘ yazmak,okul panolarını ‘Bir Türk Dünyaya bedeldir ‘lerle doldurmak,muhalefet yanlısı gösterilere karşı savunma aracı gibi Balkonlara bayraklar asmak,Türk olmanın olmazsa olmazı gibi görüldü.Bu içselleşen refleks,günümüzde linç girişimlerine dönüşmüştür.86 yıllık cumhuriyetin bu ulusalcılık anlayışı , çocuklarımızın okula hergün andımız marşı ile başlayıp,resmi törenlerde asker yürüşü ile bitirmelerine dönüşmüştür.Her Türkün niye bilim adamı yada sanatçı doğmayıp’ asker doğduğu’ da bu ırkçı –militarist anlayışta aranmalıdır.
Kürtler bu coğrafyada hep yok sayılan,karda yürürken ayak seslerinin çıkardığı ‘Kart,Kurt’ gibi seslerden adını alan,’ dağ Türkleri ‘ idiler.( Bugün bile TTK’nun eski başkanı Yusuf Halaçoğlu,kamuoyunda kariyerlerinden dolayı yer edinmiş kimi kürt sanatçıyı ve yazarı Türk göstermeye devam etmektedir.Hülya Avşar,Yaşar Kemal gibi.) Binlerce yıldır Mezapotamyada yaşayan bu halk,1071 yılındaki Malazgirt savaşıyla başlayarak,birlik için iradesini belirtmiş,.Osmanlının yıkılması sürecinde bile,Müslüman Arapların Fransa ve İngiltere ile yaptıkları işibirliğine karşın,Kürtler yine kopmamış ve dış güçlerle işbirliği yapmamıştır.Bütün bunlara karşın hep inkar edildiler,dönem dönem katliamlarla taleplerine karşılık buldular.86 yıllık Türkiye cumhuriyeti tarihinde darbeler,sıkıyönetimler,katliamlar ve son 26 yıllık aralıksız düşük yoğunluklu savaş,Kürtleri yersiz yurtsuz bırakırken,büyük metrapollerde,kriminalize edilen Kürt gençleri,bütün kötülüklerin kaynağı gösterildi.Linç girişimleri kanıksanır oldu.Silahla gösterilere müdahele edenler serbest bırakılırken,yüzlerce Kürt çocuğu,Polise taş atıkları için büyük cezalara çarpırıldı.Uğurların ve Ceylanların ölümleri görmezden gelinirken,bir protestoda insan vicdanının kabul edemeyeceği bir biçimde molotof atılmak süretiyle öldürülen Serap,karşı propagandanın bir aracına dönüştürüldü. ,Bu iki yüzlü yaklaşım bile,içinde ayrımcı ve inkarcı anlayışlar barındıran,Kürdün ölümünü önemsizleştiren,’ en iyi Kürt ölü Kürttür.’ ü meşrulaştıran ırkçı ayrımcı bir tavırdır.Ne yazık ki,kendisine ‘aydın’ payesi biçilenler bu kampanyanın baş aktörü oldular.
İkinci Dünya savaşı sonrası iki kutuba bölünen Dünya’da Türkiye NATO’ya katılarak,Emperyalist Blok için Askeri ileri bir karakol görevi üstlendi.Bölgedeki ABD’nin İsrail ile birlikte en yakın mütefiki olan Türkiye,Değişen yeni dengelere uygun politik ve Jeo-stratejik bir hedef belirledi.Bu noktadan başlayarak,içte merkezci Kemalist kesimle,yeni yeni palazlanan ‘dinci’ gösterilen kesimle iktidar çatışması yaşanmaya başlandı.Görece zayıf bu sonradan sofraya talip misafir,uzun dönem varlık gösteremedi.Çok partili dönemde örgütlenmeye çalışsa da,80 Faşist Askeri darbesine kadar ciddi bir varlık gösteremedi.80 sonrası solu tasfiye eden Cunta,boşluğun bu güçlerce doldurulmasına göz yumdu.Özallı yıllarda bu kesimler önemli bir mevzi kazanarak,Erbakanlı iktidarlarında zirve yaptılar.O dönemlerde Türk-İslam sentezine yakın duran F:Gülen kanadı,başta emniyet olmak üzere,kurumlara yerleşmeye başladı.90 lı yıllardaki PKK’nın tırmanan şiddeti,bir anlamda merkezi oyalayıp bu güçlerin gelişmesini sağladı.Kuruluşundan başlayarak Demokratik bir yapıya sahip olmayan devlet,zeberrut baskıcı tavrını sürdürdükçe,sisteme karşı olanların ( Solun zayıf bırakılmasının da yarattığı bu şansı iyi kulanarak) bu cenahta toplandı..28 Şubat süreciyle duruma el koymak isteyen Merkezci-kemalist kesim,yürüttüğü kampanya ile bunları geriletti ise de,ABD’nin BOP kapsamında giriştiği yeni Dizayn politikası sonucu,istedikleri başarıyı yakalayamadılar.Ve AKP,’dinci-çevreden gelen’lerin sözcüsü olarak iktidar koltuğuna oturdu.
AKP,nin bu hoşnutsuzluğu ustaca kulanarak bu noktaya kadar gelmesi,onun ilerici demokrat bir tavırı ve gelişmelerin önünü açan girişimi yatmıyor.o Pentegonun yeni projesi için gönüllü aktördür..Saddam şahsında orta-Doğuda birilerine göz dağı verip,bölgeyi kendi lehine düzenleyen ABD,alanda sağladığı Stratejik üstünlüğü kalıcı bir duruma getirmek istiyor.Alt-üst oluşların yarattığı yeni mevzilenmeler ve ona uygun oluşan farklı güç odaklarına karşı üstünlüğünü korumak,stratejik öneme sahip alanlara asker kaydırmak için,çekileceği Irak’ta ve orta-doğuda güveneceği bir gücün hakimiyeti için çalışıyor.Bu görevi en iyi yapacak ülke ise Türkiye’dir.Dönem dönem İsraile (?!) ‘kafa tutan’ görünümü bu amacı pekiştirmeye dönük bir makyajdır.Mevcut yapısı bölgede Araplara ve diğer halklara güven vermeyen Türkiye,yeniden dizayn ediliyor.Merkezci-Kemalist kesimin buna uygun olmayışı ( anti-emperyalist olduklarından değil,Türkçü uluslaşma anlayışı ile bölge halklarını düşman gören resmi ideolojisinin yarattığı tepki hesaplandığından) ABD’yi bir operasyona yöneltti.AKP kurduruldu,F.Gülen misafir edildi.
Bugün ‘ demokratik açılım’ diye karşımıza sunulan bu reçetelerin istisnasız tümü ABD’ patentlidir.Kavga,demokratik mücadele veren güçlerle ona direnen Statükocu baskıcı kesimlerin kavgası değil,köşe başını tutarak iktidara ele geçirmek isteyenlerin kavgasıdır.ABD destekli AKP ile bürokrat-miltaristlerin kavgasında demokratik kazanımlar çıkmaz.Bu kayıkçı kavgasını ‘ileri adım’ göstermek,kötünün iyisini halka ‘alternatif ‘ gösterek,bilerek ya da bilmeyerek insanımız kandırmaktır.Hızla emniyet gücünü güçlendirerek,asker karşısında silahlı alternatif yaratmak anti-militarist olmak değil,hızla Fettulahçı polis devleti oluşturmaktır.Bir yandan ‘Kürtlerin dostu’ görünürken, ellerinde AİHM kararları ile DTP’nin kapatılmasını savunmak AKP’nin iki yüzlü ‘demokrat’anlayışıdır.Kürtleri sürdürdüğü iktidar savaşında cephesini güçlendirme argümanı olarak kullanıyor.Tüm talepleri zamana yayarak içini boşaltıyor.Kürt sorununu çözmekten anladığı,PKK’yı tasfiye etmek,her söyleneni emir telaki eden AKP leştirilmiş Kürtleri kırıntılara razı etmektir.Kozmik odalar ve Cuntalara karşı duruşuda samimiyetten uzaktır.12 Eylülcü generallerin yargılanması için Anayasanın geçici 15. maddesini kaldırmaya yanaşmamıştır.Bu konuya ilişkin verilen önerge AKP’li vekillerce ret edilmiştir(Bugün anayasa değişikliği içinde yer alan bu madde nasıl bir mantıkla işi ele aldıklarını ve esas hedeflerini gizlemek için halkı manüpüle ettiklerini gösteriyor.Dün niye ret edildi,şimdi niye kaldırılması isteniyor.bu takiyecilik değilde nedir?).Demokratlık adına insanımıza AKP’ yi olduğundan farklı göstererek destek istemek abes ile iştigaldir.Sol jargonlu kelime yığınına sığınarak,gerçek yüzlerini gizlemek,AKP vari demokrasi çığırtkanlığı yapmak,halkımıza yapılacak en büyük kötülüktür.Demokrat mayadan yoksun bu kesime sırt dayananlar tarih önünde çocuklarına ve torunlarına hesap vereceklerdir.Ülke hızla Fetullahçı polis cumhuriyetine dönüşüyor.İşçiler meydanlarda biber gazlarına muhatap olurken,çiftçilere ‘ananıda al git ‘ deniyor. Sokak linçleri,sosyal bir hukuk devletinden çok,şeriatla yönetilen ülkelerin görüntülerine benzedi. Seçim barajı,anti-demokratik partiler yasası,yeni çağdaş anayasa ile ilgili lakaytlık aynen devam ediyor? Askere karşı oluşlarının altında yatan ise 28 şubatın rövanşıdır.
Yıllarca Ülkemizde süren baskıcı inkarcı politikalar her seferinde ayaklanmalara ve katliamlara yol açmıştır.Şeyh sait,Dersim,Koçgiri, Zilan vb.78 li yıllarda açık düşman tespiti ile başlayan ‘Kanatlı Jandarma’ tatbikatlarında düşman askerlerine ölürken kürtçe ‘oy anam’ demeleri istenmiş,Kürtler resmi anlamda adı var kendi yok bir ucubeye indirgenerek asimlasyonist politikalara zemin hazırlanmıştır..80 sonrası Kürtlere yönelen baskılar yoğunlaşmış,hayatın her alanında Kürtçe konuşmak yasaklanmış ve Diyarbakır Ceza evi Kürt kimliğini imha edecek bir laboratuara dönüştürülmüştü..84 yılında PKK baskınları ile başlayan savaş sürecinde,Devlet kürt sorununu terör noktasına indirgediğinden,farklı düşünceler bile konuşulamaz ve tartışılamaz oldu.Baskıya karşı direnen ve Kürtler,in hakkını uluslar arası alana taşıyan bir PKK yaratıldı.90 yıllarda doruğa ulaşan baskılar,köy boşaltmaları ve binlece faili meçhul cinayet, PKK’yı tartışılmaz Kürtler nazarında haklı direnen bir güç haline getirdi.Kürt aydınlarının çoğu bu karmaşa içinde bu hareketin yanlışlarını bile konuşamadı..Siyasal perspektiflerin yaratılmadığı karanlık ortamlarda at izi it izine karıştı.Halkın Legal anlamda siyasal irade beyanı olan partilerde kapatılınca,Kürtler PKK ile devlet arasına sıkıştı.Bunun bugünde sancıları sürüyor.Mücadeleyi, cezaevi penceresine indirgeyerek,yaşam koşullarının iyleştirilemesi için sokaklara gençleri süren bir anlayış var karşımızda.Reşadiye olayı,açılım karşıtlığının ötesinde,siyasal çözüm üretme kabızlığının bir çıkmazıdır Etnisite üzerine inşa edilmiş dar anlayışların baş vurduğu bir yöntemdir.Şiddeti tek çözüm görenlerin siyasal anlamdaki tıkanıkılığıdır.PKK rüzgarı ekenler bugün fırtına biçmektedir.Ölü bedenler ve göz yaşları üzerine ‘siyaset’ inşa edenler ülkeyi hızla ırklar arası bir çatışmaya sürüklemiştir.Reşadiye’de kazanan Kürt halkı değil,nasyonalist çizgideki güçlerle,şiddeti şantaj aracı haline getirip masa başlarında ‘önder’liğini kabul ettirmek isteyenlerdir.Her olumsuzluğu ‘ demokratik açılıma yönelen komplo’ görmek ise,demegojik söylemlerle günü kurtarmaya çalışanların işi sulandırma gayretidir.